Neredeyse 40 gün olacak Siyonist İsrail faşizminin Mazlum Gazze halkını katledişinin üzerinden. Evet yanlış okumadınız, neredeyse 40 günü dolacak Siyonist terör rejiminin masum ve mazlum Filistin halkını katledilişinin üzeninden. Ve ne yazık ki gün geçtikçe İsrail terör devleti,  terörist saldırılarını arttırıyor. Canice katliamlarına devam ediyor. Çocuk, yaşlı, kadın, hasta demeden pervasızca ve arsızca katliamlarına devam ediyor.

Bizler katliam diyoruz da terör devletinin yaptıkları katliam söyleminin de ötesinde. Bunun adı soykırım, hatta literatürde bu insanlık suçunu karşılayan başka bir sözcük varsa bu o’dur işte. Soykırım ötesi!

Peki tüm bu katliamlar karşısında Dünya kamuoyu ne durumda?

Dünya’nın dört bir yanında dünya vatandaşları bu eşi görülmemiş katliamlar karşısında protestolar, yürüyüşler düzenlese de Dünya liderleri hem hepsi deve kuşu misali başlarını önlerine koymuş. Aman ne ben kimseyi göreyim nede başkası beni görsün, durumundalar. Ezici çoğunluğu, ben karşı duruş sergiler Amerika bana ne der? Düşüncesinden öteye geçemediler.

Batı dünyasını biliriz. ‘’ Küfür tek millettir ‘’ söyleminden yola çıkarak diyebiliriz ki Hıristiyan’ı Yahudi’sinden, Yahudi’si Hıristiyan’ ından  şikayetçi olmaz ve birbirlerinin yoluna taş koymazlar.

Hatırlayınız lütfen Charlie Hebdo dergisi olayında (Daha önce Danimarkada yayın yapan Jylands- Posten gazetesi ve  Charli Hebdo Dergisinde defaatle Hz. Peygambere (SAV) hakaret eden karikatürler yayınlanmış, İslam dünyasında büyük öfkeye sebep olmuştu. N Bunun üzerine İslam Dünyasında büyük yürüyüşler yapılmış. Olay protesto edilmişti. Bu öfkenin ve kışkırtmanın sonucu olarak Nihayet 7 Ocak 2015 tarihinde Paris’te yayın yapan Charli Hebdo dergisine 3 maskeli ve silahlı adam dergi binasına girip çıkan çatışmada 17 kişi öldürülmüştü. )  Olayın ardından tüm dünya liderleri Paris’te toplanmış, İslam’a karşı kin ve nefretlerini nefeslerinin son damlasına kadar haykırmışlardı. Sözüm ona dünya liderleri  Küfrün tek millet olduğunu adeta deklare etmişlerdi.  Ne yazık ki o küfür yürüyüşünde İslam devletlerinden de devlet liderleri ve temsilcileri vardı. 11 Ocak 2015’te Paris’te Hıristiyan dünyası İslam’a hakaret ederken İslam dünyası temsilcileri de o gün amel defterlerine kara bir sayfa eklemiş oldular. Onca devlet liderlerinin toplanmasının kamuoyuna açıklanan sebebi 17 silahsız insan öldürülemez diye.

O halde yazımın sonunda söylemem gereken soruyu şimdi soracağım. Siz ey dünya liderleri  17 kişi için dünyayı ayağa kaldırdınız, ölen 17 bin insan  ve yıkılan bir şehir için hiç mi vijdanınız sızlamıyor? Hiç mi bir şey yapmayacaksanız. Katliamların üzerinden 40 gün geçiyor hala harekete geçmeyecekseniz demek ki cevap çok basit; Ölen insanlar Müslüman oldu mu sorun yok. Ölsünler ölebildikleri kadar. O halde saddakte Ya Resulallah diyoruz. Ne de doğru söyledin; ‘’ Küfür tek millettir.’’

Dönelim tekrar İslam Ümmetinin kanayan Yarası Kudüs meselesi özelinde Gazze katliamlarına. Her geçen gün ölümler tehcirler ve yıkımlar artarak devam ediyor;

Independent Türkçe genel yayın yönetmeni Nevzat ÇİÇEK Gazze’deki çocuk ölümleriyle ilgili bir televizyon yayınında çok çarpıcı bir rapor yayımladı.

O rapora göre;

Ukrayna'da günde 1, Irak'ta 2 günde 1, Suriye'de günde 3, Yemen'de günde 4, Afganistan'da günde 2 ve Gazze'de günde 130 çocuk öldürüldü

Nevzat Çiçek'in dikkat çektiği bölgeler ve rakamlar şöyle:

Gazze: Gazze’de öldürülen çocuk sayısı 4 bin 421. Günde 130 Gazzeli çocuk İsrail tarafından öldürüldü.

Ukrayna : Ukrayna hükümeti bakanlıkları tarafından Cumhurbaşkanlığı Ofisi adına oluşturulan bir platform olan Children of War web sitesine göre öldürülen çocuk sayısı 510.  Bu rakam, günde 1 çocuktan daha azına denk düşüyor. 20 aydır savaş devamediyor.

Irak: 2003 yılında Irak işgaliyle birlikte ölümler yaşanmaya başladı.UNICEF 2008 yılında bölgede çocuklara yönelik ihlalleri izlemeye başladı. 2008-2022 arasında kayıt edilen bilgilere göre 3 bin 19 çocuk katledildi. Bu toplam rakam, iki günde 1 çocuğun öldürülmesi anlamına geliyor.

Suriye : Birleşmiş Milletler raporlarına göre; Mart 2011’de başlayan iç savaştan bu yılın Mart ayına kadar 13 yılda Suriye'de 12 bin çocuk öldürüldü. Bu rakama göre, Suriye'de her gün ortalama 3 çocuk katledildi.

Yemen :Yemen’de 2015’ten bu yana yaşanan iç savaşta UNICEF’in raporuna göre yedi yıl içinde 3 bin 774 çocuk öldürüldü. Bu her üç günde 4 çocuğun öldürüldüğü anlamına geliyor.

Afganistan : ABD liderliğindeki kuvvetler 11 Eylül saldırılarından ardından 2001 yılında Afganistan’a girdi. ABD güçlerini 2021’de güçlerini ülkeden çıkardı. Birleşmiş Milletler Afganistan Yardın Misyonu’nun raporuna göre 2009’dan 2020’ye kadar 8 bin 99 çocuk öldürüldü. Bu oran, Afganistan'da her gün 2 çocuğun öldürülmesi demek.

Bu rapor doğrultusunda  sadece çocuk ölümlerini bile ele alırsak, Gazzede'ki katliam 21 yüzyılın yüzyılda müthiş kaos, tarjedi, yıkım ve ölümler açısından  insanlık tarihinin karanlık sayfasında şimdiden yerini almış   görünüyor

Gazze'deki Sağlık Bakanlığından yapılan son açıklamada, İsrail ordusunun 7 Ekim’den bu yana düzenlediği saldırılarda 11 bin 78 kişinin hayatını kaybettiğini, hayatını kaybedenlerden 4 bin 506’sının çocuk, 3 bin 27’sinin ise kadın olduğu belirtiyor.

Gazze'de yaralı sayısının 27 bin 490'a çıktığını, enkaz altında kalan 1500'ü çocuk olmak üzere 2 bin 700 kişi hakkında kayıp ihbarı aldıklarını bildiriyor

Filistinli Sağlık Bakanı Mey El -Keyle açıklamasına şöyle devam ediyor;

"İsrail uluslararası normlara, hukuka, ahlaka bakmaksızın hastaneleri kuşatıyor, bombalıyor, içindekileri tüm dünyanın gözü önünde öldürüyor. Bu tam anlamıyla katliamdır."

Yakıt ve tıbbi sarf malzemelerinin tükenmesi sonucu yaralıların da ölmeye başladığını aktaran Bakan Keyle, Gazze'deki 35 hastaneden 20'sinin artık hizmet veremeyecek durumda olduğunu bildiriyor.

Gazze’den bu tür trajik haberler gelirken Batı dünyası tüm arsızlığıyla İsrail’e destek mesajlarını yayımlamaya devam ediyor. Hatta Paris’te toplanan Avrupa Birliği Üyeleri toplantıya başlamadan önce İsrail’de hayatını kaybedenler için saygı duruşunda bulunabiliyorlar.

Ölümleri ve acıları sayılarla vermek ve  karşılaştırmak elbette doğru olmaz lakin şunu da demeden geçemeyeceğim; Bir tarafta 75 yıldır işgalci kimliğiyle bir coğrafyaya konmuş;  sömürgeci, faşist söylem ve davranışlarıyla o ülkenin halkını ölüm ve tehcirlerle yerinden eden terör devleti var. Bir tarafta ise enkaz altındakileri de sayacak olursa 17.000 masum insanın kanı var. Birine saygı duruşu yapılıyor. 17.000 insan ise kale bile alınmıyor. Bu arada Batı dünyasında yalnız ve etkisiz adam BM Genel Sekreteri Antonio Guterres en azından söylemlerinden dolayı onu tebrik ettiğimi belirtmek isterim.

Gazze’de şuan neler oluyor biliyor musunuz?

-          Gazzede açılan insani koridorda Beyaz bayraklı insanlara ateş açılıyor

-          Ortada ambulansları bombalayan bir terör devleti var. Şuanda 2.3 milyonluk bir  şehirde 1.5 milyonu göç etmek zorunda kalmış.

-           Filistin Kızılayı: İsrail güçleri Gazze'deki Kudüs Hastanesi'nin yoğun bakım ünitesine ateş açtı diyor. Yaralılar ölsün diye ambulanslar ve poliklinikler bombalanıyor.

-           İsrail terör devleti televizyonları sağ üst tarafta sayaç bırakmışlar ölen her çocuk ve kadın için sayaç dönüyor. Bir terörist daha öldü diye.

-          İsrail'in saldırılarında Gazze Şeridi'nde 40 bin konut , 56 cami, 88 Hükümet binası tamamen yıkıldı.

-          222 bin konut, 237 okuldan 60’ı hizmet dışı kaldı. 136 cami kısmen zarar gördü. 21 hastane kullanılamaz hale geldi.  Sadece son 3 güne bile 8 hastane bombalandı. 40 sağlık merkezi kısmen hasar görerek kullanılamaz hale geldi. Kısmen hasar gördü dediğimiz, yerle bir olmamış demek.

-          192 sağlık çalışanı, 53 din görevlisi, 48 gazeteci hayatını kaybetti.

-          10 Kasım günü Şifa hastanesinden çıkmaları için megafonla uyarılan çocuk ve kadınlardan oluşan bir gurup sivil insan cani İsrail askerleri tarafından tarandı ve bombalandılar. Kısaca katledildiler.

-          Gazze yaşamak çok zor durumda. İnsanlar ya bombardımanda hayatını kaybediyor, bombardımanda hayatını kaybetmezse hastanede yaralıyken ilaçsızlıktan hayatını kaybediyor. Güya insani arada göç ederken taranıyor, oradan da kurtulsa artık susuzluktan hayatını kaybedebiliyor. Gazze’de ışıldaklar altında narkozsuz ameliyatlar yapılıyor. İşte o kahraman doktorlar bile günde yarım bardak su içme hakkı var. Aldığımız son bilgilere göre Şifa Hastanesinde yakıt tamamen bitti. Maalesef ameliyathane bölümü de vuruldu.

Batı Şeria’da, Ramallah’ta Cenin mülteci kampında faşist İsrail askerleri yüzlerce silahsız insan katlediyor. Binlercesi yakalandı. Yakalanın veya hayatını kaybedenlerin evi patlayıcılarla adeta ortadan kaldırılıyor. Bu şekilde direniş kırılmaya çalışılıyor.

 Duyun artık ey Müslümanlar kardeşleriniz katlediliyor. Oysa Kur’an diyor ki ‘’Müslümanlar kardeştir’’ Kardeşseniz niye yardıma koşmuyorsunuz. İrade gösterip savaşa katılamayacağınıza göre sizin en büyük sorumluluğunuz başınızdaki liderlerinizi İsrail ve Amerika’ya karşı cesaretlendirmek, Siyonist faşist cepheye karşı sağlam bir blok oluşturmak. Ve günlük hayatınızda alış veriş yaparken Yahudi destekçilerinin mallarını ciddi bir iradeyle boykot etmek. İnanın ekonomik boykot onları dize getirecek. Çünkü kapitalizmin kelimenin tam anlamıyla dini imanı paradır. Ekonomileri sarsıldığını gördükleri anda geri adım atacalar.  Vesselam

 İslam işbirliği Teşkilatı ne mi yapıyor? Güldürmeyin beni Allah aşkına!

7 Ekim günü katliam ve bombardıman başladı. 10 Ekimde Suudi Arabistan İslam İşbirliği teşkilatını toplantıya çağıracağını bildirdi. 18 Ekimde Cidde’de Müzik festivalinin yüksek volüm kalabalığının altında toplantıların gerçekleştirdiler.( Bu savaş devam ederken Cidde’de Dünyaca ünlü müzik ve ışık festivali ya yapıldı. Bu müzik bombardıman sesini kesti mi veya gece karanlığında tonlarca ağırlıktaki bombaların ateş saçan aydınlığını bastırdı mı bilmem. Çünkü İsrail ile Suud Krallığı kızıl denizde komşu. Her şeyden vazgeçtim İnsan komşu olunca İnsanın utancı daha fazla olmalı. Malum komşuda yas oldu eskiden evlerde radyo bile açılmazdı. Televizyonlar 40 güne kadar kapalı kalırdı.) ile Gazze Düşük dozda bir kınamadan sonra Suudi Arabistan’ın kristal bardaklarında içki devlet yasası gereği haram olduğu için şaşal sularını içtiler. Dünyanın en ender lükslükteki porselen tabaklarında yemek yiyip altın kaplamalı lavabolarda ellerini yıkayıp yeniden başkentlerine gittiler. Olay bundan ibaret.

Oysa yapacak çok şey vardı. Eğer samimilerse en basitinden petrol vanalarının %10 dahi kapatsalar inanın hemen ateş kese gidilir. Görülüyor ki İslam devletleri kendi konforundan ve lüks hayatından vazgeçmeyecek. Vazgeçmeyi de düşünmüyor. Tek korkuları ise Amerika ile ilişkilerim bozulsa. Amerika onların Azrail’i olmuş adeta.

Onlara son uyarım şu; Eğer kardeşlerinize yapılan bu zulme cesaretinizi toplayıp dur demezseniz. Bilin ki bu dünyada bir gün mutlaka Amerika sizin de kapınızı çalacak. Artık o gün çok geç olabilir. Bırakın konforu elinizde vatanınız dahi kalmayabilir.

Öbür dünyanın hesabını ise ben bilmem Kahhar olan Allah bilir. Bildiğim kadarıyla bu dünyada Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyeni Ayet ve hadisler pek tehditkar, haberiniz ola!