Namazın Anlamı: Namaz; dini bir terim olup Arapçada ‘Salat’ kelimesi ile ifade edilir. Dua, ihsan, bereket ve belli bir ibadet şekli manasına gelir. Dini anlamı ise; Muayyen vakitlerde yapılması gereken, tekbirle başlayıp selamla biten, kendine mahsus şartlardır ki insanı (kulu) Rabbine bağlar.

Namazın Farziyeti: Namaz, hicretten bir buçuk yıl kadar önce Miraç (İsrâ) gecesinde farz kılınmıştır. Namaz ibadeti, insanlığın var oluşundan beri, farklı usul ve keyfiyetlerle var olagelmiş önemli bir ibadettir. İlk insan, ilk peygamber Hz. Âdem’den itibaren namaz ibadetinin var olduğunu Kur’an-ı Kerim "Onlardan sonra yerlerine; namazı zayi eden ve şehvetlerine uyan bir nesil geldi."(Meryem 19/59) ayetiyle bize bildirmektedir. Namazın farziyeti kitap, sünnet, icma ile sabittir. Namaz Allah’ın kesin bir emridir. Farz-ı Ayndir. Mükellef olan herkesin bizatihi yerine getirmesi gerekir. Yani akil, baliğ ve Müslüman olan her kadın ve erkeğe namaz farzdır. Yolda, savaşta, hastalıkta, sağlıkta hangi durumda olursak olalım namaz vakti girdi mi o vaktin namazını kılmak farzdır. Namazın Kefareti yoktur. Namazın farziyetini inkar etmek küfürdür. Yani ‘namaz farz değildir’ diyen dinden çıkar. Namazın farz olduğunun delili şu Ayet-i Kerime’dir: “Şüphe yok ki namaz,  belli vakitlerde müminlere farz kılınmıştır.” ( Nisa Suresi/103)   Mi‘rac hadisesini müteakip, Cebrâil’in Kâbe’de Hz. Peygamber’e imamlık yapmak suretiyle beş vakit namazı kıldırdığı, her bir namazın başlangıç ve bitiş vakitlerini uygulamalarıyla gösterdiği ve açıkladığı ( Müslim, “Mesâcid”, 176, 179; ) rivayet edilmiştir.                                                        

Namaz Niçin Önemlidir?

Allah’ın emrettiği ilk farz, Resulüllah’ın yaptığı son vasiyet, kıyamet gününde de insanın hesabını vereceği ilk ibadet namazdır. Öneminden dolayı Miraç gecesinde Allah’ın Hz. Muhammed ümmetine Cebrail (a.s)’ı araya koymaksızın günde beş defa namaz kılmayı farz kılmıştır. Daha önceki kavimlere de namaz farz kılınmıştır. Allah, Hz. Musa’ya şöyle hitap etmiştir: ”Öyleyse bana ibadet et ve Beni anmak için namaz kıl.”(Taha Suresi/14) Allah, Hz. Muhammed (s.a.v.)’e şöyle hitap etmiştir: “Ey Muhammed, yakınlarına namaz kılmayı emret, kendin de ona sabırla devam et.” (Taha Suresi/132) Allah müminleri şöyle tarif eder: “Onlar ki gaybe inanırlar ve namazı dosdoğru kılarlar.” (Bakar Suresi/3).

Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Namaz dinin direğidir onu kılan dinini ayakta tutar, onu terk eden ise dinini yıkmış olur.”(Deylemi,Beyhaki).  Başka bir hadiste Peygamber Efendimiz (s.a.v.):  "Ne dersiniz? Birinizin kapısının önünde bir nehir olsa da, o kimse her gün bu nehirde beş defa yıkansa, kirinden bir şey kalır mı?" Sahâbîler: O kimsenin kirinden hiçbir şey kalmaz, dediler. Resûl-i Ekrem: "Beş vakit namaz işte bunun gibidir. Allah beş vakit namazla günahları silip yok eder" buyurdular. (Buhârî). Yine Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Kulun hesaba çekileceği ilk ameli namazdır. Eğer namazı düzgün olursa işi iyi gider. Kazançlı çıkar. Namazı düzgün olmazsa kaybeder. Şayet Farzlarından biri eksik olursa kulun nafile namazlarıyla tamamlanır.” ( Tirmizi).            

Namaz kılmadan benim kalbim temizdir demek yeterli midir?

Kalp bir çiçek gibi temiz olsa bile, çiçek canlı kalabilmesi için suya, havaya ve toprağa ihtiyaç duyar. Bir çiçek bile bunlar olmadan yaşayamıyorsa “nazargahı ilahi” olan kalp nasıl ibadetsiz yaşaya bilir? Yüce Rabbimiz şöyle buyurur:” Bilesiniz ki kalpler ancak Allah’ı zikretmekle huzur bulur.” (Rad Suresi/28). Zikrin en güzel biçimi de namazdır. Yine Yüce Rabbimiz Kuran’da Cennettekilerin Cehennemdekilere şöyle seslendiğini bildirir: “Sizi cehenneme sokan nedir? Onlar, Biz namaz kılan değildik” derler.” (Müdessir/42-43). “Vay o namaz kılanların haline ki: Onlar namazlarını ciddiye almazlar.”(Maun Suresi/4). Peki namaz kılmadan kalbim temizdir diyenler ilahi azaptan kendilerini nasıl kurtaracaklar ve bu ayetleri nasıl görmemezlikten gelecekler?

Namaz kılmamanın maruzatı olur mu?

Peygamber Efendimiz Bedir Savaşında düşmanla çarpışırken, okların yağmur gibi yağdığı en sıkıntılı durumda değil namazı, cemaatle namazı bile terk etmemişken ve “Namazı ayakta kıl, güç yetiremiyorsan oturarak kıl, buna da güç yetiremezsen yan üzere yaslanarak kıl.” (Buhari) buyurarak hastaya bile kıl diyen ve fetvası olmayan bu namazı, bizler bu asırda, bolluk bereketlik içinde hangi gerekçelere dayanarak, hangi bahanelerin arkasına saklanarak namazımızı ihmal ediyoruz. Rabbimiz münafıklardan bahsederken şöyle buyurur: “Onlar namaza kalktıklarında üşenerek kalkarlar, insanlara gösteriş yaparlar, Allah’ı da pek az hatıra getirirler.( Nisa Suresi/ 142).

Namaz Müminin Miracı mıdır?

Namazla mümin Allah’a en yakın hale gelir, onunla buluşur ve konuşur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Namaz, müminin Miracıdır.” buyurur. Resulüllah’ın “Gözümün nuru namaz bana sevdirildi” dediği ve “İki rekatlık bir namazda aldığım zevk bana dünya ve içindekilerinken daha hayırlıdır” dediği namaz, niçin biz ümmetine bu kadar zor gelir ki?

Namazımız peygamber namazına benzemiyorsa namaz terk edilir mi? Peygamber Efendimiz (s.a.v.): “Kul ile şirk arasında sadece namazın terki vardır.” (Buhari) buyurur. Aradığımız huşuyu namazda yakalayamıyorsak bile namazımıza devam edeceğiz. Peygamberimizin namazı hurma ağacı gibi olsa, bizimki hurma çekirdeği olsa bile inşallah namazlarımızı sabırla ve kararlılıkla devam edersek gün olur o hurma çekirdeği hurma ağacına dönüşecektir. Yeter ki bizler gereken hassasiyeti namazlarımıza gösterelim.                                    

Sahabenin  ve Selefin namazı Nasıldı?

Hz. Ali, ayağına saplanan okun acısı çekilmez hale gelince namazda çıkarılması için talimat vermiştir. Hz. Ömer, Allah’a en yakın hali olan secde halinde iken hançerlenmiş ve oluk oluk kan akmasına rağmen namazını kılmıştır. Peygamber Efendimizin hanımı, annemiz Hz. Zeynep, namazda yorulunca ayakta durması için  mescidi nebevi’nin sütunlarına ip bağlayıp onlara tutunarak namazlarını kılmaya devam etmek istemiş. Bunu gören Resulüllah, ipleri çözün yorulunca oturarak namazına devam etsin, buyurmuştur. Amr b. Abdullah namazda ölmek için çoğu vaktini namazla geçirirdi. Süfyan-ı Sevri gece yatağından fırlar ‘Cehennem korkusu uykumu kaçırıyor’ deyip namaz kılardı. İmam Azam Ebu Hanife’ye bir deve çobanı gelir. Ey İmam ben namazda huşuyu yakalayamıyorum hep develerimi düşünüyorum. Sen zenginsin, nasıl namaz kılıyorsun. İmam Azam ‘Ben develerimi kalbime değil ahıra bağlıyorum’ derdi. İmam Buhari, arılar kendisini 17 sefer soktuğu halde namazda bunu his etmemiştir. Bu güzel insanların namazları böyle güzel iken bizim namazlarımız dünyanın problemlerini çözmek için plan ve proje çizme zamanı olmasın. Kimin huzurunda durduğumuzun  ve ne yaptığımızın şuuruyla hareket edelim ki namazımız bize davacı değil duacı olsun.

Huzurlu Bir Namazı Nasıl Kılınır?

Namazda huzuru yakalamak için kalp ve beyni Allah düşüncesinden başka düşüncelerden arındırmak gerekir. Kişi kıldığı namazı son namazmış gibi düşünüp, namazda ellerini kaldırarak dünyaya veda edip ‘Allah büyüktür’ diyerek başlar. Hem kalbiyle hem kalıbıyla Yaratıcısına bağlanır ve geride kalan her şey küçük, büyük gördüğü dertler küçük, derdi gideren Allah büyük deyip mütevazi bir şekilde secdeye kapanıp Rabbiyle hasbihal etmeye başlamalıdır. Yüce Rabbimiz Ayet-i Kerime’de kurtuluşa eren müminlerin vasıflarını sayarken, “Onlar namazlarını huşu içinde kılarlar.”(Müminun Suresi/1-2) buyurur. Bir başka Ayet-i Kerime’de “ Ey iman edenler! Mallarınız da çocuklarınız da sizi Allah’ı anmaktan alıkoymasın. Bunu yapanlar mutlaka hüsrana uğramışlardır.” ( Münafikun 63/ 9 ) buyurur.

Müezzin efendinin ‘haydi namaza’ nidası arşı inletirken, o ses gönlümüzde nasıl karşılık buluyor? Hiç düşündük mü bunu? Peygamber Efendimiz namaz kılmaya gösterdiği hassasiyet kadar, aile fertlerinin de namaza hassasiyet göstermesini isterdi. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Mescid-i Nebevide sabah namazını kıldıktan sonra kızı Hz. Fatma’nın kapısını çalar, “Kalk namaza kızım. Vallahi senin baban Allah katında senin için bir şey yapamaz.” diyerek uyandırırdı. Uykudan gözleri şişinceye kadar uyuyan Fatmalarımızı, Ayşelerimizi, Alilerimizi niçin  namaza uyandırmıyoruz? Ahirette, “baba niçin beni böyle bir gönün azabından haberdar etmedin?” “Ya Rab! babamdan davacıyım, annemden davacıyım ” derse evlatlarımız, acaba ne olur halimiz, hiç düşündük mü bunu?  Bizler “sabah namazına kalkamadık”, “uykuda kalkdık” gibi Allah katında, hangi geçerli mazuratlarımızın  arkasına saklanacağız.

Rabbim bizleri ölünceye kadar namazını hiçbir şekilde terk etmeyen,  Resulüllahı’ın namazından lezzet aldığı gibi namazından lezzet alan ve nesillerimizi de namaz kılan bahtiyar kullarından eylesin. (Amin!)