Dijital dönüşüm ve yapay zekâ teknolojileri, kültürel üretim süreçlerinde köklü değişimlere yol açıyor. Bilişim uzmanları, özellikle gençler ve çocuklar üzerindeki etkilerin giderek artığını belirtiyor.
UNESCO’nun 2022 raporuna göre kültür ve yaratıcı endüstriler, dünya genelinde 30 milyondan fazla kişiye istihdam sağlıyor ve küresel gayrisafi yurt içi hasılaya yaklaşık yüzde 3,1 oranında katkıda bulunuyor. Ancak COVID-19 pandemisiyle birlikte ChatGPT, Midjourney, Stable Diffusion ve metaverse gibi teknolojilerin yaygınlaşması, kültür endüstrisinde benzeri görülmemiş bir dönüşümü tetikledi.
Bilişim uzmanları, yapay zekânın artık yalnızca destekleyici bir araç olmadığını vurguluyor. Müzik bestelemeden resim yapımına, film üretiminden kullanıcı deneyimlerinin kişiselleştirilmesine kadar pek çok alanda yapay zekâ doğrudan kültürel üretime katılıyor. Bu gelişme üretim hızını artırırken, kültürel değerler ve emeğin görünürlüğünü azaltıyor.
Telif hakları ve emek tartışmaları da giderek büyüyor. Yapay zekâ ile kısa sürede çok sayıda içerik üretilebilmesi, özgünlüğün ve emeğin değerini zayıflatıyor. Sosyal medya platformlarında yapay içeriklerin artmasıyla birçok kültürel unsur zamanla gözden kayboluyor.
Sosyal medyanın yaygın kullanımı, özel hayatın kamusallaşmasına da yol açıyor. Ev içinden yapılan canlı yayınlar, aile içi tartışmaların paylaşılması ve mutluluğun maddi unsurlarla sunulması, kültürel yapıyı olumsuz etkiliyor. Uzmanlar, geçmişte mahremiyetin simgesi olan kalın perdeler, aile içi sohbetler ve büyüklere saygı gibi değerlerin geri planda kaldığını belirtiyor.
Yapay zekâ ve sosyal medya, gençlerin meslek tercihlerini de değiştirdi. Eskiden saygın meslekleri hedefleyen gençler, bugün daha az emekle yüksek gelir elde edebilecek sosyal medya odaklı alanlara yöneliyor. Uzmanlar, meslek seçiminde işin toplumsal değeri yerine kazanç beklentisinin ön plana çıktığını ifade ediyor.
Bilişim uzmanları, gelişim çağındaki çocukların kültürel değerlerle beslenmesinin kritik olduğunu vurguluyor. Sürekli sanal hayatlarla büyüyen çocukların gerçek dünyayı tanımakta zorlandığı ve bunun uzun vadede yanlış kararlar ve mutsuz bireyler yaratabileceği uyarısında bulunuyor.
Uzmanlar, teknolojik gelişmelerin doğru ve bilinçli kullanımının kültürel değerlerin korunması açısından hayati önemde olduğunu belirtiyor.