<div></div> <div>Uzmanların aktardığı bilgilere göre, Dört Ayaklı Minare 1500 yılında Akkoyunlu Sultanı Kasım Bey tarafından inşa ettirildi. Yekpare taş üzerine dört sütunla yükselen bu eşsiz yapı, Anadolu’da tek örnek olma özelliğiyle dikkat çekiyor. Minarenin gövdesinde celî sülüs hatla yazılmış Arapça kitabeler yer alıyor.</div> <div></div> <h3><strong>Dört Mezhebi Temsil Ettiği Söyleniyor</strong></h3> <div>Halk arasında “Dört Ayaklı Minare” adıyla bilinen yapının her bir sütununun, İslam’ın dört mezhebini temsil ettiği rivayet ediliyor. Ayrıca bölgede yaygın bir inanışa göre, minarenin ayaklarının altından yedi kez geçenlerin dileklerinin kabul olacağına inanılıyor. Bu yönüyle minare, sadece mimari bir eser değil, aynı zamanda manevi bir ziyaret noktası olarak da öne çıkıyor.</div> <div></div> <h3><strong>Osmanlı Mimarisi ve Hilal Tepelik</strong></h3> <div>Osmanlı mimari geleneğinin izlerini taşıyan yapının en tepesinde, metalden yapılmış hilal şeklinde bir tepelik bulunuyor. Osmanlı döneminde “alem” olarak adlandırılan bu sembol, minareye hem estetik hem de manevi bir anlam kazandırıyor.</div> <div></div> <h3><strong>Terör Olaylarından Restorasyona</strong></h3> <div>2015 yılında Sur’da yaşanan terör olaylarında büyük zarar gören Dört Ayaklı Minare, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün çalışmalarıyla 2018’de kapsamlı bir restorasyondan geçirildi. Restorasyonun ardından yeniden ibadete açılan minare, bugün hem dini hem de turistik ziyaretler için önemli bir cazibe merkezi konumunda.</div> <h3><strong>Kentin Simgesi Olmaya Devam Ediyor</strong></h3> <div>Diyarbakır’ın kültürel ve tarihi mirasının en önemli parçalarından biri olan Dört Ayaklı Minare, yüzyıllardır kentin kimliğini temsil ediyor. Bölgeye gelen ziyaretçiler, bu eşsiz yapının gölgesinde hem tarihe tanıklık ediyor hem de inançların izinde manevi bir yolculuğa çıkıyor.</div>