<div>Nehri kıyısında yer alan Kırklardağı’nın ardında saklı bir kutsal mekân olan <strong>Kırklar Ziyareti</strong>, sadece duaların kabulü için değil, yürek burkan bir aşk hikâyesine ev sahipliği yapmasıyla da hafızalara kazınmış durumda. Zamanın izlerini taşıyan bu hüzünlü efsane, bugün hâlâ bölge halkı tarafından anlatılıyor ve her anlatılışında yüreklerde iz bırakıyor.</div> <div>Bir dönemler Diyarbakır'da yaşayan zengin bir Süryani ailenin çocuk sahibi olamamasıyla başlayan hikâye, annenin Kırklar Ziyareti’ne gidip dua etmesiyle farklı bir yöne evriliyor. Dileği kabul edilen kadın, yıllar sonra dünyaya gelen güzel kızına <strong>Suzi (Suzan)</strong> adını veriyor. Her doğum gününde Kırklar’a kurbanlar keserek ziyaret eden anne, bu geleneği kızına da aşılıyor.</div> <div>Suzan yıllar içinde büyüyüp dillere destan bir genç kıza dönüşüyor. Güzelliğiyle çevresindeki herkesin ilgisini çeken Suzan, gönlünü gizlice komşularının oğlu, bir Müslüman genç olan <strong>Adil</strong>’e kaptırıyor. Toplum baskısı nedeniyle aşklarını gizli tutmak zorunda kalan iki genç, her fırsatta birbirlerine kavuşmak için yollar arıyor.</div> <div>Ve kaderin düğümü Suzan’ın bir doğum günü ziyareti sırasında çözülüyor. Annesi bu kez onunla birlikte gitmeyince Suzan, hizmetçileriyle birlikte Kırklar Ziyareti’ne kurban kesmeye gidiyor. Her zamanki gibi Suzan’ı uzaktan izlemeye gelen Adil, bu kez onunla buluşmayı başarıyor. İki âşık, dağın arka yamacında uzun uzun hasret gideriyor, birbirlerine sevgi dolu sözler veriyorlar.</div> <div>Ancak akşamın karanlığı basmadan ziyaretten dönmek isteyen Suzan, Dicle Nehri üzerindeki tarihi On Gözlü Köprü'ye geldiğinde trajedi başlıyor. Rivayetlere göre, kutsal mekânda gerçekleşen bu gizli buluşma “ziyaretin huzurunu bozduğu” gerekçesiyle, Suzan’a uğursuzluk getiriyor. Aniden kopan fırtına ve toz bulutu arasında Suzan, taşkın sulara kapılarak Dicle Nehri’nde kayboluyor.</div> <div>Arama çalışmaları sonuçsuz kalıyor. Genç kızın bedeni nehirde bulunamıyor ve acı haber kısa sürede tüm şehre yayılıyor. Suzan’ın ani ölümü annesini kahrediyor, ancak asıl yıkım, genç âşık Adil’in ruhunda yaşanıyor. Aklını yitiren Adil, yıllarca Dicle kıyısında dolaşarak, Suzan için türküler söylüyor, ağıtlar yakıyor.</div> <h3>Birçok sanatçı türküyü seslendirdi</h3> <div>Halk arasında dilden dile dolaşan efsaneye göre, Adil’in söylediği ağıtlardan biri zamanla türküye dönüşüyor. Bugün hâlâ kimi Diyarbakır türkülerinin kökeninde bu hüzünlü aşk hikâyesinin izleri olduğu düşünülüyor. ve Türkünün yazarı Celal Sevimli’dir ve hikayenin geçtiği Diyarbakır yöresine ait ve aralarında Bedri Ayseli'nin de olduğu birçok Diyarbakırlı sanatçı bu türkü halen söylemektedir.</div>