Diyarbakır’da Asur Rölyeflerinden Roma Motiflerine, Duvarlardaki Oymalar Tarihin Sessiz Hikayesini Anlatıyor

Diyarbakır’ın simgesi olan 5,8 kilometrelik surlar, sadece bir savunma yapısı değil, aynı zamanda açık hava müzesi gibi bir sanat galerisi. UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan bu görkemli surlar, Asur, Pers, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma oymalarla bezeli.

Diyarbakır’da Asur Rölyeflerinden Roma Motiflerine, Duvarlardaki Oymalar Tarihin Sessiz Hikayesini Anlatıyor

2025 yılında surların restorasyon çalışmaları sırasında ortaya çıkan yeni bir detay, dikkatleri üzerine çekti: M.Ö. 9. yüzyıla tarihlenen Asur rölyefleri arasında, av sahneleri ve mitolojik yaratıklar işlenmiş taş paneller. Bu oymalar, Diyarbakır’ın sadece bir kale değil, Mezopotamya’nın sanat merkezi olduğunu kanıtlıyor. Peki, bu taşlar hangi hikayeleri fısıldıyor ve surlar, Diyarbakır’ın kültürel turizmine nasıl yeni bir soluk getirecek?

Diyarbakır, 33 medeniyetin izini taşıyan bir şehir. Surları, Hevsel Bahçeleri ile birlikte 2015’te UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alındı. 82 burç ve dört ana kapıdan oluşan bu yapı, dünyanın en uzun ikinci suru olarak biliniyor. Ancak surların asıl büyüsü, yüzeylerini süsleyen oymalar ve kabartmalar. Asur’dan Osmanlı’ya uzanan bu sanat eserleri, şehrin çok katmanlı tarihini gözler önüne seriyor. Son keşifler, surların sadece savunma değil, aynı zamanda bir iletişim aracı olduğunu gösteriyor – bir nevi antik çağın taş tableti.

Surlardaki Oymalar: Mezopotamya’nın Sanat Mirası

2025 restorasyon çalışmaları, surların İçkale bölgesinde yoğunlaştı. Burada, Dicle Üniversitesi ve Diyarbakır Valiliği iş birliğiyle yürütülen projede, Mardin Kapısı yakınlarında bir dizi taş panel ortaya çıkarıldı. Panellerde, Asur sanatına özgü aslan avı sahneleri, kanatlı boğa figürleri (lamassu) ve lotus çiçeği motifleri dikkat çekiyor. Bu rölyefler, M.Ö. 882-611 yılları arasında Asur İmparatorluğu’nun Diyarbakır’ı (o dönemde Amida) bir sanat merkezi olarak kullandığını gösteriyor. “Bu oymalar, Mezopotamya’nın propaganda sanatının bir örneği,” diyor sanat tarihçisi Dr. Zeynep Yılmaz. “Asur kralları, güçlerini ve zaferlerini bu taşlarla ölümsüzleştirmiş.”

Surların daha geç dönemlerinde, Roma ve Bizans etkileri de göze çarpıyor. Keçi Burcu’nda bulunan bir Roma kartalı kabartması, lejyonların varlığını simgeliyor. Osmanlı döneminde eklenen Arapça hat yazıları ve çiçek motifleri ise surlara başka bir katman ekliyor. Restorasyon sırasında keşfedilen bir detay, bu oymaların bazılarının gece görünürlüğü için fosforlu pigmentlerle boyandığını ortaya koydu. “Antik çağda surlar, sadece gündüz değil, meşalelerle gece de bir sanat eseri gibi parlıyordu,” diyor Dr. Yılmaz. Bu, surların hem savunma hem de estetik bir işlevi olduğunu kanıtlıyor.

Oymaların bir diğer ilginç yönü, mitolojik anlatılar. Asur panellerinde görülen kanatlı yaratıklar, Mezopotamya’nın gökyüzü tanrılarına işaret ediyor. Roma dönemine ait bir rölyefte ise, bereket tanrıçası Demeter’in sembolü olan buğday başağı dikkat çekiyor – bu, Hevsel Bahçeleri ile surların tarımsal bağını yansıtıyor. Karşılaştırmalı olarak, Ninova’daki Asur rölyefleriyle benzerlik gösteren bu paneller, Diyarbakır’ın Mezopotamya sanatındaki yerini güçlendiriyor.

Surların Katmanlı Tarihi: Savunmadan Sanata

Diyarbakır surları, M.Ö. 4. yüzyılda inşa edilmeye başlanmış, ancak Asurlardan önce bile burada savunma yapıları vardı. Roma İmparatoru Constantius II döneminde (M.S. 349) genişletilen surlar, 82 burcu ve dört kapısıyla (Dağ, Urfa, Mardin ve Yeni Kapı) heybetli bir kale oluşturuyor. İslam fetihlerinden sonra, Emevi ve Abbasi döneminde eklenen oymalar, surları bir kültür mozaiğine dönüştürmüş. Osmanlılar, 16. yüzyılda surları yenileyerek hat sanatıyla süslemiş.

Restorasyon çalışmaları, surların taşlarının %80’inin orijinal bazalt olduğunu ortaya koydu. Bu taşlar, yerel volkanik araziden çıkarılmış ve oymalara uygun sertlikte. 2025’te bulunan bir bronz alet, taş oyma işleminde kullanılan bir kalem izi bırakmış – bu, Asur zanaatkarlarının ustalığını gösteriyor. “Surlar, bir zaman çizelgesi gibi,” diyor arkeolog Dr. Ahmet Demir. “Her taş, bir medeniyetin imzasını taşıyor.”

Diyarbakır Turizmine Sanat Dokunuşu: Işıklı Rölyef Turları

Bu keşif, Diyarbakır’ın turizm potansiyelini yeniden şekillendiriyor. Valilik, surlarda “Işıklı Rölyef Yürüyüşü” turları düzenlemeyi planlıyor: Gece turlarında, lazer projektörlerle oymalar aydınlatılacak, ziyaretçiler Asur ve Roma hikayelerini interaktif şekilde deneyimleyecek. “Surlar, Kapadokya’nın kaya kiliseleri gibi bir çekim merkezi olabilir,” diyor turizm uzmanı Dr. Leyla Şahin. “UNESCO statüsü, bu sanat hazinesini dünyaya tanıtıyor.”

Ekonomik etkisi de büyük: Yerel sanatçılar, rölyef motifli takılar ve seramikler üretecek. Restoranlar, Asur ve Roma temalı menüler sunacak. Sürdürülebilirlik için, surların çevresine güneş enerjili aydınlatma kurulacak – antik pigmentlerin gece parıltısına modern bir saygı duruşu.

Neden Surlar Diyarbakır’ın En Anlatıcı Hazinesi?

Diyarbakır denince akla ciğer veya Ulu Cami gelir, ama surların oymaları, şehrin sessiz hikayecileri. Asur aslanlarından Roma kartallarına, bu taşlar 3000 yıllık bir destanı anlatıyor. Surları gezin, bir rölyefe dokunun, tarihin nabzını hissedin. Diyarbakır’ın bu sanat şaheseri, sizi geçmişin derinliklerine çağırıyor.