Diyarbakır’ın eski kırsal mahallelerinde yıllardır kaderine terk edilmiş kerpiç evler, sadece geçmişin izlerini taşımakla kalmıyor, aynı zamanda doğanın sessiz canlılarına da yuva oluyor. Kapıları kırık, pencereleri boş olan bu evler, gün batımında kanat sesleriyle canlanıyor.
Özellikle gece sessizliğinde duyulan baykuş ötüşleri, bu evlerin yeni sahiplerini gözler önüne seriyor. Kerpiç duvarların arasında yuvalarını kuran kuşlar, hem korunaklı bir barınak buluyor hem de şehrin kalabalığından uzak kendi düzenlerini kuruyor.
Mahalle sakinleri, yıllardır boş kalan bu evlerde akşam saatlerinde kuşların giriş çıkışını izlediklerini anlatıyor. Serçeler gündüzleri pencerelerden girip çıkarken, baykuşlar geceleri sessiz kanat çırpışlarıyla gökyüzüne karışıyor. Bazen güvercin sürüleri bile bu evlerin tavan aralarında kendine yer buluyor.
Bu durum, insan eliyle terk edilen mekânların doğa tarafından yeniden sahiplenildiğini gösteriyor. Kentin hızlı değişimine karşı kerpiç evler, geçmiş ile bugün arasında bir köprü olduğu kadar doğa için de bir sığınak haline geliyor.
Ancak bu evlerin çoğu yıkılma tehlikesi altında. Yağmur ve rüzgârla aşınan duvarlar her geçen yıl biraz daha çökerken, kuşların yuva olarak seçtiği alanlar da azalıyor. Eğer bu yapılar tamamen ortadan kalkarsa, kuşların şehirdeki barınma alanları da yok olacak.
Uzmanlara göre bu tablo, doğa ve şehir yaşamının nasıl iç içe geçtiğini gösteren önemli bir örnek. İnsanların terk ettiği alanlar, hayvanlar için yaşam alanına dönüşüyor. Kent kültürünün korunması için yapılan çalışmaların, aynı zamanda bu doğal yaşamı da gözetmesi gerektiği vurgulanıyor.
