Diyarbakır İsmini Kim Koydu?

Türkiye’nin en kadim şehirlerinden biri olan Diyarbakır, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, farklı dönemlerde farklı adlarla anılmış bir kültür merkezidir.

Diyarbakır İsmini Kim Koydu?

Diyarbakır İsmini Kim Verdi? Tarihî Sürecin Ardındaki Gerçekler

Türkiye’nin en kadim şehirlerinden biri olan Diyarbakır, tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, farklı dönemlerde farklı adlarla anılmış bir kültür merkezidir. Bugünkü “Diyarbakır” isminin nasıl ve kim tarafından verildiği konusu, hem tarihçiler hem de halk arasında uzun süredir tartışılmaktadır. Bu isim değişiminin arkasında yalnızca dilsel bir dönüşüm değil, aynı zamanda siyasi ve kültürel etkenler de yer almaktadır. Peki, “Diyarbakır” adını kim koydu ve bu değişim ne zaman gerçekleşti?

Diyarbekir’den Diyarbakır’a Uzanan Bir Yolculuk

Diyarbakır isminin kökeni, Arapça “Diyâr-ı Bekr” ifadesine dayanmaktadır. Bu ifade, “Bekr kabilesinin yurdu” anlamına gelir. Arapların 7. yüzyılda bölgeye hâkim olmasının ardından, bu topraklara yerleşen Bekiroğulları kabilesinden dolayı şehir, uzun yıllar boyunca “Diyarbekir” adıyla anılmıştır. Bu isim, hem Osmanlı kayıtlarında hem de eski haritalarda bu şekilde yer almıştır. Diyarbekir, özellikle Osmanlı döneminde önemli bir eyalet merkezi olarak da tanınmıştır.

Cumhuriyet’in ilanından sonra Türkiye’de birçok yerleşim yerinin adında sadeleştirme ve Türkçeleştirme çalışmaları yapılmış, bu kapsamda bazı şehirlerin isimleri yeniden düzenlenmiştir. Diyarbekir de bu süreçte etkilenen illerden biri olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk’ün İsim Değişikliğine Etkisi

Diyarbakır adının bugünkü şeklini almasında, bizzat Mustafa Kemal Atatürk’ün önerisinin etkili olduğu yönünde güçlü tarihî rivayetler bulunmaktadır. 1937 yılında bölgeyi ziyaret eden Atatürk’ün, “Diyarbekir” adını telaffuz ettikten sonra, şehrin topraklarının zengin maden yatakları içerdiğini öğrenmesi üzerine “bakır” kelimesini vurgulayarak, bu ismin “Diyarbakır” şeklinde değiştirilmesini önerdiği iddia edilmektedir.

Bu öneri, dönemin dil ve kültür politikaları doğrultusunda kabul görmüş ve 1937 yılında resmi belgelerde ilk kez “Diyarbakır” ismi kullanılmaya başlanmıştır. Böylece şehir, hem modern Türkiye’nin kimliğine daha uygun hale getirilmiş hem de yerel halk tarafından da kısa sürede benimsenen bir isme kavuşmuştur. Bu değişiklik, sadece bir isim değil, aynı zamanda dönemin ideolojik dönüşümünü ve yeni bir ulusal kimlik inşasını da yansıtan sembolik bir adımdır.

İsmin Anlamındaki Dönüşüm ve Toplumsal Kabul

“Diyarbekir” isminin “Diyarbakır”a dönüşmesi, zamanla halk arasında da kabul görmüş ve günlük yaşamda yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bu dönüşüm, sadece yazılı belgelerde değil, halkın dilinde de kısa sürede yer edinmiştir. Eski nesiller hâlâ zaman zaman “Diyarbekir” ifadesini kullansa da, genç kuşaklar için “Diyarbakır” ismi şehirle bütünleşmiş durumdadır.

İsmin “bakır diyarı” olarak anılmaya başlanması da, kentin ekonomik ve coğrafi yapısıyla örtüşen bir anlam kazanmasına yol açmıştır. Diyarbakır’da bugün hâlâ bakır işçiliği yapan zanaatkârlar bulunmakta, bu yönüyle şehrin adıyla tarihî bir bağ kurulduğu düşünülmektedir. Böylece bir isim, sadece dilsel bir tercih değil, aynı zamanda kentin tarihî kimliğiyle bütünleşmiş kültürel bir mirasa dönüşmüştür.

Diyarbakır adının kim tarafından verildiği sorusu, Atatürk’ün modernleşme politikalarının bir uzantısı olarak cevabını bulmakta; şehrin tarihî derinliği ise bu isimle birlikte daha görünür hale gelmektedir. Bu yönüyle bakıldığında, Diyarbakır adı yalnızca bir coğrafi tanım değil, aynı zamanda Türkiye Cumhuriyeti’nin kültürel ve tarihî yolculuğunun bir parçasıdır.