Güneydoğu Anadolu’nun köylerinde yemek, yalnızca karın doyurmak değil; bir kültürü, misafirperverliği ve yüzyıllardır süren bir geleneği yaşatmak anlamına geliyor. Özellikle odun ateşinde pişirilen kuru fasulye ve sulu kavurma bu geleneğin en güçlü simgelerinden biri olarak sofralarda yerini alıyor.
Yörede yetişen, aroması ve dokusuyla öne çıkan Gezin ve Bingöl Fasulyesi, ; modern mutfakların aceleci ısısından uzak, ağır ağır yanan odun ateşinde pişiriliyor. Bu pişirme yöntemi, yemeğe dumanla harmanlanmış derin bir lezzet kazandırırken, fasulyenin özünü korumasını sağlıyor. Çoğu zaman kuzu etiyle hazırlanan bu yemek, hem doyurucu hem de damakta iz bırakan bir tada dönüşüyor.
Sofranın bir diğer vazgeçilmezi ise Karacadağ Pirinci. Şeker oranı düşük, esmere yakın rengi ve kendine özgü yapısıyla bilinen bu pirinç, tereyağıyla buluştuğunda sade ama etkileyici bir lezzet sunuyor. Odun ateşinde pişirilen tereyağlı Karacadağ Pirinci, kuru fasulyenin en güçlü tamamlayıcısı olarak kabul ediliyor.
Kırsal kesime misafir olanlar için bu sofralar unutulmaz bir deneyime dönüşüyor. Tencereden yükselen koku, paylaşılan ekmek, yavaş akan sohbetler… Hepsi bir araya geldiğinde, Güneydoğu’nun köy mutfağı yalnızca bir yemek değil, başlı başına bir yaşam biçimi olarak hafızalara kazınıyor.
