Şefkatle Pişen Ciğerin Sırrı
Diyadin Usta'nın tezgâhı, sabahın erken saatlerinden itibaren mis gibi kokularla çevreyi sarar. Onun için ciğer sadece et değil; adeta çocukları gibi. Kendi deyimiyle “anne-baba şefkatiyle” yaklaşıyor her şişe. Temizliği, pişirme tekniği ve sunumuyla yıllardır müdavimlerini kaybetmeyen Diyadin Usta, bu işe yüreğini katıyor.

“Ciğerin iyi olması için önce senin içinde sevgi olacak,” diyor. “Elin sıcak olacak, gözün dikkatli, gönlün ise tok.”
Sadece Bir Usta Değil, Bir Şehir Hafızası
Diyadin Usta, sadece ciğer pişirmiyor; aynı zamanda şehrin sokak kültürünü, dostluklarını, mahalle hikâyelerini de yaşatıyor. Yıllar içinde yüzlerce insan gelip geçmiş. Kimisi öğrenciyken tatmış onun ciğerini, şimdi kendi çocuğunu getiriyor.

“Ben bu tezgâhta büyüdüm,” diyor bir müdavimi. “Diyadin Usta’nın ciğerini yemek, bu şehirde doğmuş olmanın ayrıcalığıdır.”
Diyadin Usta’nın ciğeri, sosyal medyada değil halkın dilinde meşhur. Esnaftan taksicisine, öğrenciden doktoruna kadar herkesin uğradığı bir adres olmuş. Güler yüzü, tok ses tonu ve “ye evladım, doymadan kalkma” sözleriyle müşterisinin kalbine de midesine de dokunmayı başarmış.
GELECEK NESLE TAVSİYESİ: "ÖNCE İŞİ SEVECEKSİN"
45 yıllık meslek hayatında pek çok şey değişmiş ama onun mesleğe bakışı hep aynı kalmış. Gençlere tavsiyesi net: “Bu işi yapacaksan önce seveceksin. Her şişe emek, her ateş bir sorumluluk. Ciğerin hakkını verirsen, o da sana bereketini verir.”
Diyadin Usta'nın hikâyesi, sadece ciğerin değil, emeğin, ustalığın ve şehir
