Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesinde, dar sokakların arasında yer alan mütevazı bir dükkân, yarım asrı aşan emeğin ve insan hikâyelerinin tanığı. Yaklaşık 70 yıldır aynı noktada esnaflık yapan Mehmet Usta, 20 metrekarelik tek göz dükkânında hem geçimini sağlıyor hem de mahallenin belleğini yaşatıyor.

Hazro ilçesine bağlı bir köyde dünyaya gelen Mehmet Usta, çocukluk ve gençlik yıllarının yoklukla geçtiğini anlattı. Eğitim imkânı bulamadığını dile getiren Usta, köyde iş olmayınca genç yaşta Diyarbakır’a geldiğini belirterek, “Yıllarca amelelik yaptım, dükkânlara yük taşıdım. Sırtımda yük, ellerimde nasırlarla kazandığım parayla çocuklarımı büyüttüm” dedi.

Hayatını yalnızca kendi ailesi için değil, başkaları için de emek vererek geçirdiğini vurgulayan Mehmet Usta, kazancıyla birkaç gencin eğitimine destek olduğunu söyledi. “Okusunlar, kimseye muhtaç olmasınlar istedim. Paylaşmak benim için bir tercih değil, yaşam biçimi” ifadelerini kullandı.
Zamanla artan sağlık sorunları nedeniyle ağır işlerde çalışamaz hale gelen Usta, kendi dükkânını kurmaya karar verdi. İşçi çalıştıracak gücü olmadığını belirten Mehmet Usta, dükkânın her aşamasını kendi emeğiyle yaptığını anlatarak, “Sıvasını da boyasını da kendim yaptım. Bu dükkân benim ömrümün emeği” diye konuştu.
Bugün Sur’da meyve, sebze ve günlük ev ihtiyaçları satarak geçimini sürdüren Mehmet Usta, mahalle sakinleri tarafından “Mehmet Amca” olarak biliniyor. Sadece alışveriş için değil, dertleşmek için de kapısının çalındığını söyleyen Usta, “Beni baba, amca gibi görüyorlar. Burada sadece satış yapmıyorum, insanların derdini de dinliyorum” dedi.

İşlerin her zaman yoğun olmadığını ifade eden Mehmet Usta, buna rağmen dükkânını sabah erken saatlerde açıp akşam geç saatlere kadar kapatmadığını belirtti. “Kazandığım 3-5 kuruşla 15 boğaz doyuruyorum. Allah ömür verdikçe kimseye muhtaç olmadan çalışmaya devam edeceğim” sözleriyle hayata bakışını özetledi.
Mehmet Usta’nın 70 yıllık esnaflık serüveni, Sur’un taş duvarları arasında yalnızca bir geçim mücadelesini değil; sabrı, alın terini ve insanlığı temsil eden yaşayan bir değer olarak varlığını sürdürüyor.
