Başta ebeveynler olmak üzere özellikle çocukların televizyon, tablet, cep telefonu ve bilgisayar derken ekran karşısında uzun saatler geçirmesi, çeşitli tehlikeleri de beraberinde getiriyor.

Teknolojinin insan hayatına faydası olduğu kadar maalesef bilinçsiz kullanıldığında ciddi zararları da olabiliyor.

Özellikle gerçek hayatta beklediği ilgi ve değeri görmeyen bireylerin beğenilme arzusunu, sosyal medyada olduğundan farklı görünme çabası ve daha birçok sebep psikolojik sorulara neden olabiliyor.

Kişinin sosyal medyada yaptığı her şeyi paylaşmasının hayatın akışına aykırı bir durum olduğunu belirten Psikolog Hipnoterapist Sinan Sayar, sosyal medyada her şeyi paylaşma hastalığı ile ilgili İLKHA'ya konuştu.

Türksat 6A'da son ateşleme Türksat 6A'da son ateşleme

"Bir insan sosyal medyada tüm anını yaymamalıdır"
Sayar, "Sosyal medyada Her anımızı paylaşmanın birçok psikolojik faktörü bulunmaktadır. Bu psikolojik faktörlerden birkaçını şöyle sıralayabilirim; sosyal ortamlarda kabul görme çabası yani insanların sosyal çevrelerinde, ailelerinde ve yakınları tarafından bir kabul görme çabasından dolayı sosyal ortamda gittiği yerleri, yaptığı şeyler, yediği yemekleri durmadan paylaşması aslında hayatın olağan akışına çok aykırı bir durumdur. Bir insan sosyal medyada tüm anını yaymamalıdır. çünkü bu yüzden aynı zamanda bunları yaparken hem anı hem de hayattan alacağı zevki kaçırır. Telefon aslında bir bağımlılık bildiğiniz üzere." dedi.

"En büyük nedenlerinden birisi sosyal ortamlarda kabul görmeye çalışmak"
Sosyal medyada her anın paylaşmanın en büyük nedenlerinden birinin özgüven eksikliğinden kaynaklandığını belirten Sayar, "Olay buraya geldiği zaman nomofobi dediğimiz telefonsuz yapamama hastalığı da beraberinde artık semptonlarla beraber kendini göstermeye başlar. Sosyal medyada her anımızı paylaşman en büyük nedenlerinden birisi de sosyal ortamlarda kabul görmeye çalışmaktır. Yani bir insanın özgüveni eksikse, küçüklükten yana gelen bir özgüven eksikliği, insanlara 'hayır' diyememe durumu varsa ve bu insan, kendi çevresinde çok fazla eleştiriliyorsa eğer, bu eleştirinin karşısında insanlardan uzaklaşıp yaptığı şeyleri internet üzerinden paylaşarak diğer insanlar tarafından okeylenme, takdir görme çabası ile beraber geliyor." diye konuştu.

"Çocuklarımızın o anlarının tadını çıkarmak varken neden paylaşma tercihi yapılır?"
Milli Eğitim Bakanlığının okullarda öğrencilerin fotoğraf ve videolarının paylaşılmasını yasaklama kararını değerlendiren Sayar şöyle devam etti:"Milli Eğitim Bakanlığı geçenlerde bir bildiri yayınlayarak çocukların, öğretmenler tarafından fotoğraflarının paylaşılması yasaklanmıştı. Bu yasaklamayı aslında biz kendi hallerimiz için de yapmamız gerekiyor. Çocuklarımızın o anların tadını çıkarmak varken telefona sarılıp videoya çekmek, fotoğraflarını paylaşmak yani o anın keyfini yaşamak varken neden böyle tercih yapılır? O da insanların bileceği bir şey ama yine de biz bunların bu şekilde olmaması gerektiği konusunda ruhsal çalışanlar olarak bu şekilde bir görüş bildiriyoruz."

"İnsanların sizin paylaşımlarınızla sizi eleştirmeleri bir sorun olmaya başlıyor"
Bu bağımlılığın beraberinde getirdiği sorunları anlatan Sayar, "Her anımızı paylaşmak, her yediğimizi paylaşmak, her gittiğimiz yeri paylaşmak telefon bağımlılığı ile beraber bu ilerleyen zamanlarda ailedeki çözülmelere neden oluyor. İlişkilerde sorun başlıyor, karı koca arasında ilişki sorunları başlıyor. Çocukla bağlanma sorunlarınız başlıyor, çevredeki insanların sizin paylaşımlarınızla sizi eleştirmeleri bir sorun olmaya başlıyor; çünkü bu kadar paylaşım yapmak aynı zamanda sizin çevrenizdeki insanlara sizi o kadar çok eleştirebilme imkanını verebiliyorsunuz. O yüzden sosyal medyada böyle paylaşımları çok sık yapmak bizim için hayatın normal akışına uygun olmadığı için ön gördüğümüz bir şey değil." şeklinde konuştu.

"Artık çağımızın en büyük eğlencesi telefondur"
Sayar, son olarak kişinin diğer insanla ilişki kurmakta zorlandığından dolayı da sosyal medyaya itildiğini vurgulayarak şunları aktardı:"Asosyal dediğimiz bir durum vardır; kişinin diğer insanlarla ilişki kurmakta zorluk çekmesidir. Toplum içerisine çıkamama, diğer insanlarla ilişki kuramama. Tabi bunların altında yatan alt nedenler de olur. Toplum tarafından eleştirilme duygusu, onlar tarafından kabul görmeme duygusu, onlar tarafından her hareketinde 'komik bulacaklar' korkusu gibi bu tip durumların hepsi kişiyi daha fazla kendi çevresi yani kendi çemberinde yaşamaya daha fazla itiyor. Arkadaşı olmayınca dışarıya çıkamıyor. İnsan yürüyen, gezen canlı varlıktır. Artık çağımızın en büyük eğlencesi telefondur. Bu telefondaki size zevk veren, sizi mutlu eden uygulamaların varoluşu ile beraber de ismini sayamayacağım birçok platformda insanlar kendini paylaşma, etrafını paylaşma ve diğer insanlar tarafından onlar çaba göstermeden onların kabul gördüğü bir ortam istiyorlar. Onlar da bu şekilde kabul görerek kendilerini kabul ettirerek belki de o insanların onlara 'Vav nereye gittin sen çok güzel bir yere gitmişsin, aaa bu yemeği yemişsin çok güzelmiş', 'biz nerede yiyelim ya da nereyi önerirsin' gibi şekilde kabul görmesi ona soru sormaları onu böyle yüksekte bir yerde görmeleri... O yüzden bu tip insanların bu davranışın nedeni de bu olabilir." ifadelerini kullandı. 

Kaynak: İLKHA