Değerli Okurlar, Dinimiz İslam genelde insanlığın özelde kendisine gönül veren kimselerin hem dünyada hem de Ahirette huzurlu ve mutlu olması için esaslar koymuştur. O esasların temel gayeleri: Nefsi(canı),Aklı,Dini,Nesli ve Malı korumaktır. Biz bu yazımızda Nesli direkt diğerlerini dolaylı olarak etkileyen önemli bir konudan bahsedeceğiz: Zina, Zinanın Çeşitleri ve Zinanın haram oluşu.

İslam’da çok mühim olan; Haya, İffet, Namus, Irzını Koruma, Sadakat, Bağlılık vb. kavramlar bir çok konu ile ilgili olsa da özellikle;  Zina ile beraber daha çok zikredilir. Çünkü bir şey zıddıyla daha iyi anlaşılır.

Yine İslam’ın gayesi;  kişinin heva ve hevesine, nefsin ve şeytanın tüm vesveselerine, davetlerine,hile ve tuzaklarına aldanmaktan insanı muhafaza etmektir.Onların esiri yani Nefsin, Şeytanın ve Şehvetin esiri, kölesi olmaktan kurtarmaktır. Çünkü insan mükerrem ve muhterem bir varlıktır. İzzet ve Şeref sahibidir. Allah’ın yeryüzündeki Halifesidir. Hakka davet eden bir Çağrıcıdır. Meleklerin kendisini saygıyla selamladığı nadide bir varlıktır.  Temizlik dinimizin üzerinde çok durduğu mefhumlardandır. Maddi ve manevi temizlik…

Biz burada Manevi temizlikten yani gözün, dilin,elin,ayağın,zihnin  ve düşüncenin temizliğinden bahsedeceğiz.Zina, evlilik bağı olmaksızın ergen bir erkeğin ergen bir kadınla isteyerek yaptıkları cinsel birleşmeye denir. Diğer semavî dinlerin ve insanlığın ortak kültürünün her devirde büyük günah ve suç olarak gördüğü zinayı İslâm dini de haram kılıp büyük günahlardan saymıştır. Kur’ân-ı Kerîm’de zina kelimesi beş âyette geçer. Bunlardan birinde (el-İsrâ 17/32) zinaya yaklaşılmaması gerektiği, onun çirkin bir iş ve kötü bir yol olduğu belirtilir; ikisinde (el-Furkān 25/68 ve el-Mümtehine 60/12) zina suçu şirk ve adam öldürme gibi büyük günahlar arasında zikredilir. Diğer iki âyette de (en-Nûr 24/2-3) zina eden erkekle zina eden kadına yüzer sopa (celde) vurulması emredilir ve zina edenlerin ancak zina edenle veya bir müşrikle evlenebileceği vurgulanır. Kur’an’da geçen, ancak şeytana uyanların yapacağı işler olarak nitelendirilip kesin bir dille kınanan ve yasaklanan “açık hayâsızlık” anlamındaki fahşâ/fâhişe (çoğulu fevâhiş)kelimeleri de birçok âyette özellikle zina mânasındakullanılır. Yüce Allah İsraSuresinde: “Zinaya yaklaşmayın! Çünkü o, son derece çirkin bir iştir ve çok kötü bir yoldur.”buyurarak zinayı haram kılmış ve müminlerin bu günahtan uzak durmalarını emretmiştir.Dikkat buyurursanız Rabbimiz “yapmayın demiyor”, “yaklaşmayın” ifadesini kullanıyor. Kur’an-ı Kerime baktığımızda bazen; yemeyin, söylemeyin,yapmayın kalıbında yasaklamalar gelir.Dolayısıyla sadece bilinen fiilin yasaklanması değil onunla beraber ona götürecek olan bütün hal,kal ve davranışları da kapsamaktadır.

Mü’minkimsenin en bariz vasıflarından biri Irzını muhafaza etmektir.Yüce Allah Kur’an-ı Kerim’de Mü’minlerin özelliklerini muhtelif surelerde zikreder.  Mü’minun Suresin başında da inanan kullarının vasıflarından bahseder: “Mü'minler gerçekten kurtuluşa ermişlerdir.Onlar ki, namazlarında derin saygı içindedirler.Onlar ki, faydasız işlerden ve boş sözlerden yüz çevirirler.Onlar ki, zekatı öderler.  Onlar ki, ırzlarını korurlar. Ancak eşleri ve ellerinin altında bulunan cariyeleri bunun dışındadır. Onlarlardan dolayı kınanmazlar. Kim bunun ötesine geçmek isterse, işte onlar haddi aşanlardır.  Yine onlar ki, emanetlerine ve verdikleri sözlere riâyet ederler. Onlar ki, namazlarını kılmağa devam ederler.İşte bunlar varis olanların ta kendileridir.Onlar Firdevs cennetlerine varis olurlar.Onlar orada ebedî kalacaklardır.” (Mü’minun suresi 1-11).

Mearic Suresinde de onları şu özelliklerle zikreder:  “Ancak, namaz kılanlar başka.  Onlar, namazlarına devam eden kimselerdir.  Onlar, mallarında; isteyenler ve (isteyemeyip) mahrum kalanlar için belli bir hak bulunan kimselerdir. Onlar ceza gününü tasdik eden kimselerdir.Onlar, Rablerinin azabından korkan kimselerdir.Çünkü, Rablerinin azabından emin olunamaz.Onlar, mahrem yerlerini koruyan kimselerdir.Ancak eşleri, yahut sahip oldukları cariyeleri başka. Çünkü onlar (eşleri ve cariyeleri ile olan ilişkileri konusunda) kınanmazlar.Kim bunun ötesini isterse, işte onlar sınırı aşan kimselerdir.Onlar, emanetlerini ve verdikleri sözü gözeten kimselerdir.Onlar, şahitliklerini dosdoğru yapan kimselerdir.Onlar namazlarını titizlikle koruyan kimselerdir.İşte onlar cennetlerde ikram göreceklerdir.” (Mearic suresi 22-35).

İffet ve HayanınTimsali İki Şahsiyet: Hz. Yusuf ve Hz. Meryem

Kerim Kitabımızda 114 sure vardır. Özellikle konumuzla ilgili iki sure dikkatimizi çekmektedir: Yusuf ve Meryem sureleri. İlki, İshak (a.s.)ın torunu,Yakub (a.s.)ın oğlu Yusuf   (a.s.)  ki onun hayatı Mümin kimseler için çok güzel bir örnektir. En güzel bir mekanda, kimsenin olmadığı bir zaman diliminde,kapılar kilitlenmiş ve Kralın eşi Yusuf Peygamberi kendisiyle beraber olmaya davet etmiş,Yusuf Peygamber de öyle bir davranıştan Allah’a sığınırım demiş ve dış kapıya doğru kaçmış. Yüce Allah onu nefsin,şeytanın ve şehvetin şerrinden korumuştur. Çünkü O,Allah’a sığınmış, Allah’a samimiyetle yönelmiş bir kul’du.

Evet tam burada meşhur hadisi şerifi hatırlamalıyız: “Yedi sınıf insan vardır ki, Allah Teâlâ onları hiçbir gölgenin bulunmadığı (Kıyamet) gününde Arş’ın gölgesinde gölgelendirir.
Adaletli yönetici, Allah’a ibadetle büyüyen genç, kalbi camilere bağlı kimse, Allah için birbirini seven, bu uğurda bir araya gelip bu sevgi ile ayrılan iki kimse, mevki sahibi olan güzel bir kadın tarafından birlikte olmaya çağırıldığı halde, "Ben Allah’tan korkarım" cevabı ile karşılık veren kimse, sağ elinin verdiği sadakayı sol eli duymayacak şekilde gizli sadaka veren kimse, tenha yerde Allah’ı anarak gözleri yaşla dolup taşan kimse.” (Buhari, Ezan, 36; Zekat,16).

Hidayet rehberi olan Kitabımız:İsa (a.s.)ınannesi Hz.Meryem’i bize örnek bir şahsiyet olarak anlatır.  “Kitapta Meryem’i de okuyup an. Hani o, evinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti. Onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, ona ruhumuzu gönderdik; ruh ona tam bir insan şeklinde göründü. Meryem, “Beni senden koruması için çok esirgeyici olan Allah’a sığınıyorum! Eğer Allah’tan sakınan bir kimse isen (bana dokunma)” dedi. Melek, “Ben ancak sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için rabbin tarafından gönderilmiş bir elçiyim” dedi. Meryem, “Ben iffetsiz olmadığım ve bana bir erkek eli bile değmediği halde nasıl çocuğum olur?” dedi. Melek cevap verdi: “Orası öyle; ancak rabbin buyurdu ki: O bana kolaydır. Biz, onu insanlara bir delil ve kendimizden bir rahmet kılacağız. Bu, kararlaştırılmış bir iştir.” (Meryem, 16-21).

Bu paylaştığımız son ayetler hem Hz. Meryem’in hem Oğlunu hem de Anne babasın iffet,haya,takva,ihlas sahibi örnek insan olduklarını anlatır.  

Göz,Dil,Kulak veDiğer Azaların Günaha Vasıta Olması

Bu bize şu hadisi şerifi hatırlatıyor: Âdemoğluna zinadan nasibi takdir olunmuştur. O buna mutlaka erişir. Gözlerin zinası bakmak, Kulakların zinası dinlemek,Dilin zinası konuşmak,Elin zinası tutmak,Ayakların zinası yürümektir.Kalbe gelince o, arzu eder, ister.Üreme organı ise, bunu ya gerçekleştirir, ya da boşa çıkarır.(Buhârî, İsti'zân 12, Kader 9).

Bu konu ile ilgili Kerim Kitabımızda birçok ayet, Peygamber Efendimizin birçokhadisleri vardır.Bu ayetlerden biri şöyledir: “Mü'min erkeklere söyle, gözlerini haramdan sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Bu davranış onlar için daha nezihtir. Şüphe yok ki, Allah onların yaptıklarından hakkıyla haberdardır.”(Nur 30). Buayeti kerimede üç şeye değinilmektedir: Harama bakmama, ırzını koruma ve bunun inanan bir kimse için daha nezih bir davranış olduğu.

Bir Hikaye

Ebubekir b. Abdullah Müzeni’nin rivayet etmiş olduğu bir hadise şöyle cereyan etmiştir: “Bir kasap, komşularından birinin kızına tutuldu. Kızın ailesi, ihtiyaç dolayısıyla kızı başka bir köye gönderdi. Kasap arkasından giderek yolda kızla cinsi ilişkide bulunmak istedi. Kız, kasaba “Bunu yapma! Çünkü ben, senin bana aşık olmandan daha çok sana aşığım. Fakat buna rağmen Allah’tan korkuyorum” dedi. Kasap “Sen Allah’tan korkuyorsun da ben mi korkmuyorum?” diyerek geri döndü. Yolda gelirken ölüm derecesinde susadı. O arada bir peygamberin elçisine rastladı. Elçi kendisine “Neden böyle oldun?” diye sordu. Kasap “Susuzluk beni bu hale koydu” dedi. Elçi, “Gel Allah’a dua edelim de köye varıncaya kadar bize bir bulutla gölgelik yapsın!” dedi. Kasap “Benim salih bir amelim yok ki Allah’a dua edeyim! Bu bakımdan sen dua et!” dedi. Elçi, “Ben dua edeyim, sen de amin de” dedi. Bunun üzerine elçi dua etti, kasap da amin dedi ve böylece köye varıncaya kadar bir bulut kendilerini gölgelendirdi. Köye vardıkları zaman, kasap yerine giderken bulut onunla beraber kaydı. Elçi “Hani sen benim salih bir amelim yok diyordun? Dua eden ben, amin diyen sendin. Dolayısıyla bulut bizi gölgelendirdi. Şimdi seninle gelmektedir. Mutlaka bana durumunu haber vereceksin” dedi. Bunun üzerine kasap başından geçeni elçiye anlattı. Elçi “Tevbe eden bir kimse, Allah nezdinde öyle bir mertebededir ki hiç kimse oraya varamaz” dedi.

“Müslüman erkekler, müslüman kadınlar; mümin erkekler, mümin kadınlar; ibadet ve itaat eden erkekler, ibadet ve itaat eden kadınlar; özü sözü doğru erkekler, özü sözü doğru kadınlar; sabreden erkekler, sabreden kadınlar; gönlünü ibadete vermiş erkekler, gönlünü ibadete vermiş kadınlar; (Allah için) yardım yapan erkekler, yardım yapan kadınlar; oruç tutan erkekler, oruç tutan kadınlar; iffetlerini koruyan erkekler, iffetlerini koruyan kadınlar; Allah’ı çokça anan erkekler, çokça anan kadınlar; işte bunlar için Allah büyük bir ödül hazırlamıştır.” (Ahzab suresi 35).

Yüce Allah bizleri bu ayette zikrettiği güzel vasıfları kendisinde bulunduran,o yönde bir gayret içinde olan;hayalı,takvalı,ihlaslı kullarından eylesin. Bizleri ve neslimizi, İslam Ümmetinin tüm fertlerini;Yusuf Peygamberi koruduğu gibiNefsin, Şeytanın ve Şehvetin şerlerinden muhaaza eylesin. Kalın sağlıcakla.

 Selam ve Muhabbetle