Peygamber (s.a.s.) Efendimiz Ramazan günlerinde bol bol Kur'an okur, ha¬yır ve hasenatta bulunurdu.

Cebrail (a.s.), Ramazan sonuna kadar her gece kendisine gelir ve Hz. Peygamber (s.a.s.) ona Kur'an okuyup dinletirdi. (Buhari, Savm, 7) Ni¬tekim halen günümüzde yoğun bir şekilde uygulanan bu "karşılıklı oku¬yuş", "mukabele" geleneğimizin dayanağını oluşturur. Ramazan geceleri ibadete teşvik ederdi. Ebû Hüreyre'nin (r.a.) haber verdiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) kesin emir vermeksizin insanları

Ramazan gecelerini ibadetle değerlendirmeye teşvik ederek şöyle derdi: ِهَّللاُلوُسَرَلاَقَلاَقَةَرْيَرُه يِبَأ ْنَع َناَضَمَرَماَصْنَم :َمَّلَسَوِهْيَلَعُهَّللا ىَّلَص ْنِمَمَّدَقَت اَمُهَلَرِفُغ اًباَسِتْحاَو اًناَميِإ ِهِبْنَذ

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Kim inanarak ve karşılığım Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." (Buharı, İman, 28) Ramazanın son on gününe daha fazla önem verirdi. Ramazan'ın son on gününe, ayrı bir önem verir, mescid-i saadette itikâfa girer, ibadet ve taatle meşgul olurdu. Peygamberimizin (s.a.s.) bu uygulaması, vefat edinceye kadar devam etmiştir.

Her yıl on gün itikâfa girerken, vefat ettiği yılın itikâfı yirmi gün sürmüş, o yıl Ramazan ayında Cebrail'e (a.s.) Kur'ân-ı Kerîm'i iki defa arz etmişti. (İbn Mace ,sıyam,58) Son on günü gecelerinde uzun ibadet ederdi. Ramazan ayının son on günü içindeki tek sayılı gecelerin Kadir gecesi olma ihtimalinden dolayı (Buhari,Ezan, 135) kendisi de aile efradı ile birlikte 23. 25. ve 27. geceleri uzun süre ibadet ederek geçirirdi. (Tirmizi,Savm, 85) Fıtır sadakasının Bayram namazından önce verilmesini isterdi. Ashabına fıtır sadakası vermelerini söyleyen Allah Resulü, bunun, in¬sanlar bayram namazına çıkmadan önce ödenmesini isterdi.

(Buhari zekat, 76) Ramazanda verilen sadaka daha üstündür. Ayrıca Ra¬mazan ayında verilen sadakayı daha üstün görürdü. (Tirmizi,Zekat,28) Ramazanı değerlendirmemek vebaldir. Burnu yere sürtülsün.. Ramazana yetiştiği hâlde onun kadrini ve kıymetini bilmeyen birinin, kendisine yazık ettiğini şöyle ifade buyurmuştur: "Ramazan ayına girdiği hâlde günahlarını affettirmeden bu ayı tamamlayan kişinin burnu yerde sürünsün!" (Tirmizi Deavat,100)

RAMAZANI NASIL KARŞILAMALIYIZ?

• Ramazan ayı, berekettir, ziyafettir, zerafettir. • Ramazan ayı, ibadettir, rahmettir, mağfirettir. • Ramazan ayı, ruh ve nefis için, birey ve toplum için takvadır, korunmadır. • Ramazan ayı, selâmdır, esenliktir, sükûnettir, sekinettir, dinginliktir, olgunluktur. • Ramazan ayı, kardeşliktir, dayanışmadır, paylaşmadır. • Ramazan ayı, zenginin oruç tutarak yoksulu anlaması, kısmen de olsa onun hâlini yaşamasıdır. • Ramazan ayı, geçici olarak yemeiçmeden uzak kaldığı nimetlerin kadrini bilmek ve onları ve¬ren Rezzâk olan Allah'a karşı şükür görevini hatırlamaktır. • Ramazan ayı, kötü alışkanlıklara son verme, iyiden, güzelden yana yeni sayfalar açma fırsatıdır. İşte bu bilinç içerisinde dolu dolu yaşanan Ramazan, sonrasında gelen ayların hatta bütün bir yılın verimli geçirilmesini sağlayacaktır. Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiğine göre, Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Büyük günahlardan kaçınıldığı takdirde, beş vakit namaz ile cuma, bir sonraki cumaya kadar ve Ramazan diğer Ramazan'a kadar, aralarında işlenen günahların bağışlanmasına vesiledir."(Müslim, Taharet, 16) hadisi, sadece geçmişte işlen¬miş günahların kefareti olarak değil, aynı zamanda Ramazan'ın verdiği bilinç ile bir sonraki Ramazan'a kadar açılmış olan beyaz sayfayı temiz tutma gayreti olarak anlaşılmalıdır. Ramazan ayı taattir, hasenattır, kurbettir.

Cenâb-ı Hakk'a yakın ol¬madır. Cennet kapılarının açıldığı, cehennem kapılarının kapandığı, şey¬tanların bağlandığı, toplumda suç oranının azaldığı bir huzur dönemidir. Takvanın, şükrün ve rüşdün yollarının öğretildiği, irade eğitiminin verildiği, bir aylık yoğun program uygulayan bir okuldur. Aile fertleri ile oturup oruç ilmihalini, İslam'ın hayat bahşeden güzelliklerini gözden geçirip konuştuğumuz unutulmaz çay sohbetleridir.Ülkemizde açılan iftar çadırları, ışıl ışıl yanan mi¬narelerin arasını süsleyen mahyalar, Mısır'da sokakları, dükkânları süsle¬yen Ramazan fenerleri, Medine'de her milletten Müslümanların sokaklara açıp, kardeşlerini yalvararak davet ettiği mütevazı iftar sofraları ve dünya¬nın dört bir yanında teravih namazlarına koşan ve saf tutan milyonlar... Hepsi Ramazan ayının bereketi ve coşkusudur şüphesiz.

Ramazan Kavramları Bu ayın girmesiyle birlikte birçok kavram da konuk olur dilimize: Ramazan topu, Ramazan imsakiyesi, Ramazan mahyası, Ramazan davulu, Ramazan pidesi, Ramazan menüsü, Ramazan programı, Ramazan sofrası, Ramazan paketi, Ramazan indirimi, Ramazan kampanyası... Artık Ramazan ayı, bir zaman diliminin adı olmaktan öte bir şeydir. Evet o, yedisinden yetmişine bütün Müslümanlar için bir neşedir, coşkudur, he¬yecandır, kültürdür, medeniyettir. Hem de üzerinde çok konuşulan, makaleler ve kitaplar yazılan bir "Ramazan Medeniyeti!" Ramazan, bir medeniyettir, bir dünya görüşüdür. Sadece, nefsimize gem vurulan günler değil; yoksulların, düşkünlerin, açların, muhtaçların, kimsesizlerin hatırlandığı ve korunduğu yoğun bir seferberliktir. Ramazan yeme-içme değil, yememeiçmeme ayıdır.

Ramazan eğlence programları ile manevi kazanımları öldürme değil, manevi neşe ile ahireti kazanma ayıdır. Ve her sayılı gün gibi, bu coşkulu günler de çok hızlı geçer. Ömrü boyunca kaç Ramazan geçireceğini bilemeyen Müslüman için son teravih namazı, son sahur, son iftar buruk bir hüzne dönüşür. Tıpkı gözü yaş¬lı hacıların kutsal iklime veda edişi gibi, bu mübare