Diyarbakır’da yaşayan Cuma Balıkçı, teknolojinin hızla ilerlediği günümüzde geleneksel yöntemleri terk etmeyip, geçmişin izlerini taşıyan el değirmenini yeniden hayatın merkezine koydu. Kendi imal ettiği el değirmeniyle bulgur öğüten Balıkçı, hem otantik çiğköftenin lezzetini koruyor hem de kentin kültürel mirasına sahip çıkıyor.
El değirmeninin geçmişte her evin vazgeçilmez bir parçası olduğunu anlatan Balıkçı, bu kadim aracın çalışma prensibini şöyle açıklıyor:“Eskiden her avluda mutlaka bir el değirmeni bulunurdu. Tahta kol yardımıyla çevrilen değirmenin üst kısmına buğday veya baharat konur, dönerken taneler taşın altında ezilerek öğütülürdü. Ben de bu geleneği unutturmamak için yıllardır el emeğimle yaptığım değirmeni kullanıyorum.”
Doğal yöntemlerle öğütülen bulgur ve baharatların tadının fark yarattığını vurgulayan Balıkçı, “Değirmende öğütülen baharatın aroması, bulgurun kıvamı bambaşka oluyor. Yaklaşık on yıldır kendi yaptığım değirmenle çiğköfte için bulgur öğütüyorum. Hem doğallığı hem de lezzeti koruyorum,” ifadelerini kullandı.
Balıkçı, yaptığı işin sadece bir üretim değil, kültürel bir mirasın devamı olduğunu belirterek, “El değirmeni sadece bir araç değil, geçmişle bugün arasında bir köprü. Bu sayede hem atalarımızın yöntemlerini yaşatıyoruz hem de Diyarbakır mutfağının özünü koruyoruz,” dedi.
Vatandaşlar ise Cuma Balıkçı’nın el değirmeninde hazırladığı bulgurla yoğrulan çiğköftenin “eski günlerin tadını” yeniden yaşattığını söylüyor.
Balıkçı’nın gayreti, Diyarbakır’ın köklü mutfak kültürünü geleceğe taşıyan örnek bir çaba olarak görülüyor.