Diyarbakır’ın Ergani ilçesine bağlı, yerleşik yaşama geçişin ilk izlerini taşıyan 12 bin yıllık Çayönü Tepesi’nde yürütülen arkeolojik kazılar, büyük oranda kadınların emeğiyle sürdürülüyor. 1964 yılında başlayan ve bugün Cumhurbaşkanlığı kararlı kazılar kapsamında yürütülen Çayönü Tepesi Kazı ve Araştırma Projesi'nde, çalışan 37 işçiden 32’si tarım işçisi kadınlardan oluşuyor. Bilim heyetinin de çoğunluğu kadın akademisyen ve uzmanlardan oluşuyor.

Kazı başkanlığını, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi’nden Doç. Dr. Savaş Sarıaltun yürütüyor. Sarıaltun, geçmişte tarla işlerinde çalışan kadınların bugün tarih yazdığını belirterek, “Kadın işçilerimiz toprak altındaki tarihi verileri büyük bir titizlikle gün yüzüne çıkarıyor. Adeta evinde pirinçten taş ayıklayan kadınlar, burada toprak altından bilgi ayıklıyor” dedi.
"Tarihin ilk yerleşik yaşam izleri burada"
Çayönü Tepesi’nin MÖ 10 bin ile MÖ 6 bin yılları arasında kesintisiz yerleşime sahne olduğunu belirten Sarıaltun, “Çayönü, yalnızca Anadolu değil, Yakındoğu ve Levant bölgesinde de yerleşik hayata geçişin en önemli merkezlerinden biridir. 61 yıldır süren kazılarla bu yerleşimin detaylarını gün yüzüne çıkarıyoruz” diye konuştu.
Kadın istihdamı ve kültürel miras el ele
Son iki yıldır kazı alanında kadın ağırlıklı bir ekip oluşturduklarını söyleyen Sarıaltun, yerel kadınların bu süreçte sadece fiziksel değil, zihinsel katkı sunduğunu da vurguladı. “Kadınlar sadece işçi değil, adeta arkeolog gibi çalışıyorlar. Buluntuları analiz ediyor, katmanlarda değişiklikleri fark edip bildiriyorlar. Yerel kadınların kültürel mirasın korunmasında da eğitici ve yönlendirici rolü olduğuna inanıyoruz” dedi.

“Müzede sergilenen eserleri merak ediyorlar”
25 yıllık meslek hayatında ilk kez işçilerin kendisine müzeye gitmek istediklerini söylediğini belirten Sarıaltun, bu durumun kadınların işe olan bağlılığını ve merakını ortaya koyduğunu ifade etti. Kazı alanında bulunan en yaşlı bireyin de 64 yaşındaki bir kadın olduğunu hatırlatan Sarıaltun, “Bu kadına da bir vefa borcumuz var. Çayönü’ne ilk dokunan Halet Çambel gibi, bugünkü çalışmalar da yine kadınların omuzlarında yükseliyor” diye konuştu.
“Tarih bizim ellerimizden çıkıyor”
Kazıda görevli 51 yaşındaki işçi Suna Pala ise, daha önce tarla işçisi olarak çalıştığını, şimdi ise tarihi eserleri gün yüzüne çıkardığını belirterek, “Kazılarda kemik, diş, boncuk, taş balta gibi birçok parça buluyoruz. Bunları hocamıza veriyoruz, o da müzeye gönderiyor. Tarih, bizim ellerimizden çıkıyor. Hem sevdiğimiz işi yapıyoruz hem de para kazanıyoruz” dedi.
Keriman Türk ise Çayönü’nde çalışmanın kendisi için bir gurur kaynağı olduğunu ifade ederek, “Boncuk bulduğumuzda dünyanın en mutlu insanı biz oluyoruz. Burada doğdum, çocukluğumda ağabeylerim burada çalıştı. Şimdi biz tarihi arıyoruz” sözleriyle duygularını dile getirdi.
Kazı çalışmaları hem bölge kadınlarına istihdam sağlıyor hem de tarihin karanlıkta kalmış sayfalarını aydınlatıyor. Kadınların emeğiyle şekillenen bu bilimsel miras, Diyarbakır’ın ve insanlık tarihinin köklerine ışık tutuyor.
