Diyarbakır’da Osmanlı’dan Günümüze Ulaşan Taş Kaplar, Sokak Hayvanlarının Yüzyıllardır Dostu
Diyarbakır’ın tarihi Sur ilçesi, sadece kültürel zenginliğiyle değil, aynı zamanda şehri geçmişten bugüne bağlayan özel bir gelenekle de dikkat çekiyor: taş su ve yemek kapları. Osmanlı döneminde, sokak hayvanlarının beslenmesi için yapılan bu taş kaplar, asırlık bir geçmişe sahip ve günümüzde de aynı işlevi yerine getiriyor.
Osmanlı Döneminde Hayvanları Beslemek İçin 'Mancacılar' Vardı
Tarihi kayıtlara göre Osmanlı İmparatorluğu’nda, sokak hayvanlarının aç kalmaması için “mancı” adı verilen kişiler görevlendirilirdi. Mancacılar, belirli bölgelerde hayvanların yemek ve su ihtiyacını karşılamakla yükümlüydü. Özellikle kış aylarında, sokak hayvanlarının zor şartlarda hayatta kalabilmesi için düzenli olarak besleme yaparlardı. Ancak zamanla toplumsal yapının değişmesiyle birlikte bu meslek ortadan kalktı. Yine de halkın sokak hayvanlarına olan sevgisi, taş kapların yapılmasına ve kullanılmasına zemin hazırladı.
Taş Kaplar, Sur’un Sokaklarında Bir Kültür Mirası Olarak Yaşatılıyor
Mancacılık mesleği tarihe karıştıktan sonra, hayvanların su ve yemek ihtiyacını karşılamak için Sur ilçesinin farklı noktalarına taş kaplar yerleştirildi. Bu kaplar, ortalama 20 santimetre çapında olup, dayanıklı taşlardan yapılmış. Asırlık geçmişine rağmen bu taş kaplar, bugün de sokak hayvanları tarafından kullanılmakta. Hem işlevsel hem de tarihi açıdan büyük bir öneme sahip olan bu taş kaplar, Diyarbakır’ın kültürel dokusunun önemli bir parçası olarak yaşamaya devam ediyor.
Hayvan Sevgisi ve Tarih İç İçe
Sur ilçesinde yaşayan vatandaşlar, bu taş kapların sadece hayvanların su ve yemek ihtiyacını karşılamakla kalmadığını, aynı zamanda geçmişten bugüne uzanan bir hayvan sevgisini simgelediğini belirtiyorlar. Diyarbakır’ın tarihi dokusunun bir parçası haline gelen bu taş kaplar, şehrin hem kültürel mirasını hem de doğal yaşamını koruma anlamında önemli bir işlev görüyor.
Sokak hayvanlarının yaşamını kolaylaştıran bu taş kaplar, Diyarbakır’ın tarihini ve halkın hayvanlara duyduğu sevgiyi bir arada yansıtan benzersiz bir kültürel miras olarak şehrin sokaklarında yaşamaya devam ediyor.
