Diyarbakır'da internet kullanımının artmasıyla birlikte siber zorbalık vakaları da hızla yükseldi. Uzmanlar, dijital ortamda hakaret, tehdit, ifşa ve kişisel verilerin yayılması gibi suçların, özellikle çocuklar ve gençler arasında ciddi boyutlara ulaştığına dikkat çekiyor. Bu tür eylemler, sanal dünyada mağdurları hedef alırken, geleneksel zorbalığın aksine dijital platformlarda izlerin silinmesinin güç olması, mağdurları daha da zor durumda bırakıyor.
Siber Zorbalık: Dijital Dünyada Yeni Bir Tehdit
Siber zorbalık, dijital araçlar kullanılarak gerçekleştirilen, kasıtlı saldırgan davranışlar olarak tanımlanıyor. İnternet, sosyal medya, mesajlaşma uygulamaları ve dijital oyunlar üzerinden yapılan hakaretler, tehditler, ifşalar, tacizler ve kişisel veri yayma gibi eylemler bu tür zorbalığa giriyor. Uzmanlar, siber zorbalığın sadece belirli bir zaman dilimi ve mekânla sınırlı olmadığını, 7/24 devam ettiğini belirtiyor.
Bir dijital paylaşım silinse bile, izlerinin tamamen kaybolmadığına dikkat çeken uzmanlar, mağdurların aynı içeriklerle tekrar tekrar karşılaştığını ve bunun psikolojik açıdan ciddi yaralar açtığını vurguluyor. Bu durum, mağdurların güvenli alan olarak gördükleri evlerinde bile psikolojik baskıyı hissetmelerine neden oluyor.
Siber Zorbalıkta Delil Kolay Elde Edilebiliyor
Siber zorbalıkta en dikkat çeken yönlerden biri, dijital ortamda işlenen suçların delillerinin daha kolay toplanabilmesi. Ekran görüntüleri, dijital mesajlar ve sosyal medya paylaşımları gibi unsurlar, fiziksel ortamda ispatlanamayan zorbalık olaylarının aksine, dijital zorbalığın delilini oluşturuyor. Bu durum, mağdurları koruma konusunda daha fazla imkân sağlasa da, failin tespiti bazen zor olabiliyor. Özellikle anonim ve sahte hesaplar kullanılarak gerçekleştirilen siber saldırılar, failin bulunmasını güçleştiriyor.
Çocuklar ve Gençler Arasında Siber Zorbalık Yaygınlaşıyor
Türkiye'de, özellikle ortaokul çağındaki çocuklar arasında siber zorbalık vakalarının arttığı ifade ediliyor. Okullarda başlayan akran zorbalığı, sosyal medyada paylaşılan fotoğraflar ve videolarla dijital zorbalığa dönüşebiliyor. Çocukların benlik algısının henüz tam oturmamış olması, bu tür dijital saldırıların daha ağır psikolojik sonuçlar doğurmasına neden olabiliyor.
Ebeveynler, çocuklarının dijital dünyada karşılaştığı tehlikeleri gözden kaçırmamalı. Utanma, korku ve suçluluk duyguları nedeniyle çocukların yaşadıkları zorbalığı paylaşmamaları, tehlikenin daha da büyümesine yol açabiliyor.
Tehlikeli Dijital Akımlar Çocukları Tehdit Ediyor
Uzmanlar, sosyal medyada hızla yayılan tehlikeli dijital akımların çocukları fiziksel ve psikolojik açıdan tehlikeye attığını belirtiyor. "Bayılma akımları" gibi ölümcül sonuçlar doğuran davranışların, gençleri hem suça sürüklediğini hem de kalıcı sağlık problemleri yaşatabildiğini vurguluyorlar.
Sosyal Medya Suç Değildir: Dijital Dünyada Hukuki Kurallar Geçerlidir
Çocukların sanal ortamda yaptıklarının sonuçsuz kalacağına dair yanlış bir algı geliştirmeleri, siber zorbalığın artmasına yol açıyor. Ancak uzmanlar, "Sosyal medya gerçek hayatın bir uzantısıdır, orada da toplumsal ve hukuki kurallar geçerlidir" uyarısında bulunuyor. Siber zorbalıkta suç sayılabilecek eylemler arasında hakaret, tehdit, ifşa, kişisel verilerin yayılması ve şantaj gibi unsurlar yer alıyor.
Ailelere Dijital Kullanım Uyarısı
Uzmanlar, ebeveynlere çocuklarının dijital dünyada geçirdiği zamanı izlemeleri ve sosyal medya kullanımını kontrol altında tutmaları gerektiğini vurguluyor. Çocukların girdiği sitelerin ve kullandığı uygulamaların düzenli olarak kontrol edilmesi, dijital zorbalıkla mücadelede etkili bir yöntem olarak öne çıkıyor. Siber zorbalık suçları, her ne kadar bazen hızlı sonuçlanmasa da, IP adresleri gibi dijital izler üzerinden faillerin tespit edilebileceği belirtiliyor.
