Zararlı Alışkanlıklar ve Bağımlılık: Kur’an ve Sünnetin Işığında Sessiz Bir Yıkım

 

            Sessiz Tehlikenin Gölgesinde

 

            Bugün sokaklarda, kahvehanelerde, üniversite kampüslerinde, hatta evlerimizin oturma odalarında bile aynı manzarayla karşılaşıyoruz: İnsanlar iradelerini esir alan alışkanlıkların kıskacında. Kimisi elinde sigara dumanına boğulmuş, kimisi kumar masasında ömrünü tüketiyor, kimisi ise telefon ekranına gömülmüş, saatlerini fark etmeden harcıyor. Modern çağın “bağımlılıkları” öyle sinsi ki, insan farkına varmadan aklını, bedenini ve ruhunu çalıyor.

            Bir gencin şu sözünü hatırlıyorum: “Abi, sigarayı bırakmak istiyorum ama elimden düşüremiyorum. Sanki beni ben olmaktan çıkarıyor.” Bu cümle, aslında milyonların sessiz çığlığıdır.

İrade kaybı, bağımlılığın en büyük göstergesidir.

            İşte bu noktada Kur’an ve sünnet, bizlere hem yol gösterici hem de uyarıcı bir rehber

sunuyor. Çünkü İslam, insanı her türlü zarardan, hem dünyada hem ahirette korumak için gelmiştir.

 

            Kur’an-ı Kerim’in Uyarıları: Şeytanın Tuzaklarına Dikkat!

            Kur’an-ı Kerim, zararlı alışkanlıkları doğrudan ve dolaylı şekilde defalarca gündeme getirir. En açık örneklerinden biri içki ve kumar yasağıdır:

“Ey iman edenler! İçki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları ancak şeytan işi birer pisliktir.

Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (el-Mâide, 5/90)

            Bu ayet, sadece içki ve kumarı değil, şeytanın insanı iradesizleştiren tüm tuzaklarını kapsar. Çünkü bağımlılığın özü, insanı Allah’ın verdiği özgür iradeden uzaklaştırmak ve onu esir almaktır. Kur’an, bağımlılığı andıran davranışlara “kendini helake sürüklemek” olarak işaret eder:

“Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın.” (el-Bakara, 2/195)

            İster sigara olsun, ister uyuşturucu, isterse ekran bağımlılığı… Her biri insanı kendi eliyle felakete sürükleyen bir tehlikedir.

 

            Peygamberimizin Uyarıları: Zararı Önceden Haber Vermek

            Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), insan hayatına zarar veren her şeyden uzak durmayı öğütlemiştir. Kısacık ama derin bir hadisinde şöyle buyurur:

“Zarar vermek de yoktur, zarara zararla karşılık vermek de yoktur.” (İbn Mâce, Ahkâm, 17)

            Bu ilke, yalnızca tıbbi ya da sosyal zararları değil, ruhsal ve manevi yıkımları da kapsar. İnsan kendi bedenine zarar verdiğinde emanete ihanet etmiş olur; başkasına zarar verdiğinde ise kul hakkını çiğnemiş olur.

            Yine Peygamberimiz (s.a.v.), içkiyi tarif ederken şunları söyler:

“İçki bütün kötülüklerin anasıdır.” (Nesâî, Eşribe, 44)

            Bugün alkol, uyuşturucu ve hatta kumar bağımlılığı aynı etkiyi yapmaktadır: İnsan aklını, iradesini ve aile düzenini yok etmektedir.

 

            Modern Bağımlılıklar: Dün İçki, Bugün Ekran

            Klasik bağımlılıkların yanında günümüzde yepyeni bağımlılık türleri ortaya çıktı:

            Sigara ve Nargile: Tıbben ispatlanmış zararlarına rağmen hâlâ yaygın. Kur’an’ın “kendinizi

tehlikeye atmayın” uyarısının en canlı örneği.

            Uyuşturucu: Gençliği bitiren, aileleri dağıtan bir bela. Peygamberimizin “aklı örten her şey

haramdır” hadisiyle doğrudan ilişkilidir.

            Alkol: Toplumsal şiddetin, trafik kazalarının ve aile içi huzursuzlukların baş aktörü.

            Kumar: Ekonomiyi ve aile huzurunu çökerten bir tuzak. Ayette açıkça yasaklanmış.

            Teknoloji ve Sosyal Medya: Masum görünen ama uyku düzenini, aile iletişimini ve ibadeti

bile etkileyen modern bir esaret.

            Her dönemin “içkisi” farklıdır. Dün üzümden yapılan şarap vardı, bugün ekran bağımlılığı.

Ama sonuç aynı: Aklı, zamanı ve iradeyi tüketmek.

 

            Aile ve Toplum Üzerindeki Yıkıcı Etkiler

            Bağımlılıklar sadece bireyin sağlığını bozmaz; aile düzenini de sarsar. İçki yüzünden yıkılan yuvalar, kumar borçlarıyla dağılan aileler, uyuşturucu nedeniyle perişan olan anne babalar…

            Toplumsal maliyeti de çok büyüktür. Ekonomik kayıplar, sağlık harcamaları, iş gücü verimsizliği… Daha önemlisi ise ahlaki çöküş ve güven kaybıdır. Çünkü bağımlılık insanı yalan söylemeye, hırsızlığa, şiddete itebilir.

 

            Çözüm Yolları: İman, İrade ve Destek

            Bağımlılıkla mücadele hem bireysel hem toplumsal boyutta yürütülmelidir.

            1. İman ve Maneviyat: Kur’an şöyle müjdeler:

“Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.” (et-Talâk, 65/2)

Dua, sabır ve Allah’a yöneliş, bağımlılıktan kurtuluşta en büyük güç kaynağıdır.

            2. İrade Terbiyesi: Oruç, sabrı ve nefsi kontrol etmeyi öğretir. Bağımlılıklara karşı en etkili eğitimlerden biridir.

3. Aile Desteği: Çocuğunu yalnız bırakan aileler, bağımlılığın pençesindeki gençleri kaybediyor. Güvenli bir aile ortamı en büyük koruyucu kalkandır.

4. Toplumsal Dayanışma: Devlet, sivil toplum ve dini kurumlar el ele vererek bağımlılıkla mücadele etmelidir.

 

            Netice: Geleceğimizi Korumak

            Bağımlılık bir hastalık değil, aynı zamanda bir imtihandır. Bugün toplumumuzun en büyük imtihanlarından biri, gençlerimizi ve ailelerimizi bağımlılıklardan korumaktır. Zararlı alışkanlıklar, sadece bireysel değil, toplumsal bir yıkıma da sebep olmaktadır. Kur’an ve sünnetin ışığında bilinçlenmeli, bağımlılık yapan her türlü tuzaktan uzak durmalı ve çocuklarımızı da bu bilinçle yetiştirmeliyiz.

            Unutmayalım ki: Sağlıklı bir akıl, temiz bir beden ve özgür bir irade, Allah’ın en büyük emanetleridir. Emaneti korumak hem bireysel hem toplumsal bir sorumluluktur.

            Bugün gençliğimizi koruyamazsak, yarın geleceğimizi kaybederiz. O yüzden bağımlılıkla mücadele sadece bir sağlık meselesi değil, aynı zamanda bir iman ve ahlak meselesidir.