HZ. PEYGAMBERİN (s.a.s.) GENÇLERE OLAN GÜVENİ
- 12-09-2025 14:33
- 12-09-2025 14:34
- 2015
Bazen bir toplumun geleceğini görmek isterseniz, gençlerine bakmanız yeterlidir. Onların gözlerindeki ışık, yarınların pusulasıdır. Ama biz çoğu zaman o ışığa bakmak yerine, “hele bir büyüsünler” diyerek bekletiriz.
Tarih boyunca toplumların geleceğini inşa eden en önemli unsur gençlik olmuştur. İslam’ın doğduğu dönemde de gençler, hem davetin yayılmasında hem de yeni bir medeniyetin inşasında öncü bir rol üstlenmişlerdir. Hz. Muhammed (s.a.s.), gençleri geleceğin liderleri olarak görmüş, onların eğitimi ve gelişimi için özel bir hassasiyet göstermiştir. Bu yaklaşım, Kur’ân-ı Kerîm’in gençliğe dair olumlu vurgusuyla da uyumludur. Nitekim Kehf Sûresi’nde Ashab-ı Kehf’ten “Rablerine inanmış gençler” olarak bahsedilmekte ve onların iman uğruna gösterdikleri fedakârlık övülmektedir (Kehf, 18/13).
Hz. Peygamber, genç sahabilere önemli görevler vererek onların potansiyellerini ortaya çıkarmıştır. Abdullah b. Abbas genç yaşına rağmen ümmetin “tercümanü’l-Kur’ân”ı olmuştur.
Peygamberimiz, gençlerin dini ve ahlaki eğitimine özel önem vermiştir. Onlara Kur’an öğreterek, ibadet alışkanlığı kazandırarak ve güzel ahlakı teşvik ederek yetişmelerini sağlamıştır. Bir hadisinde şöyle buyurmuştur:
"Yedi sınıf insan vardır ki, Allah onları kendi gölgesinden başka hiçbir gölgenin bulunmadığı günde Arş’ın gölgesinde gölgelendirecektir… Bunlardan biri de Rabbine ibadet ederek yetişen gençtir." (Buhârî, Ezân, 36; Müslim, Zekât, 91).
Hz. Peygamber, gençleri cesaretlendirerek özgüvenlerini pekiştirmiştir. Bedir, Uhud ve Hendek savaşlarında genç sahabilerin gösterdiği cesaret, bu motivasyonun bir sonucudur. Efendimiz, gençlerin fikirlerine değer vererek onları karar süreçlerine de dahil etmiştir. Hendek Savaşı’nda Selman-ı Farisî’nin önerdiği savunma stratejisi buna güzel bir örnektir.
Oysa 1400 yıl önce, Medine’nin sıcak rüzgârları arasında bir Peygamber, gençlere sadece umut değil, sorumluluk da vermişti.
Gençler, yalnızca dini hizmetlerde değil, ticaret, diplomasi ve eğitim alanlarında da aktif görev almıştır.
Mus’ab b. Umeyr, Medine’de İslam’ı tebliğ eden ilk muallim olmuş, genç yaşta Medineli Müslümanların liderlerinden biri haline gelmiştir.
Üsâme b. Zeyd – Genç Komutan
Peygamberimizin son günlerinde görevlendirdiği Üsâme’nin ordusu, Suriye’ye sefere çıkmak üzereydi.
Henüz 17-18 yaşlarındaki Üsâme b. Zeyd, içinde Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer gibi İslam’ın en tecrübeli isimlerinin bulunduğu bir orduya komutan yapıldı. Bazı sahâbîler yaşının küçüklüğünü ileri sürerek tereddüt ettiler. Peygamberimiz ise bu itiraza kesin bir şekilde karşı çıktı: “Üsâme komutanlığa layıktır. Babası da komutanlığa layıktı.”
Bu, sadece bir askeri görev değil, bir güven manifestosuydu. “Liyakat yaşla değil, ahlak ve kabiliyetle ölçülür” demenin en net haliydi.
Muaz b. Cebel – Genç Vali
Muaz b. Cebel, genç yaşında Yemen’e vali ve kadı olarak gönderildiğinde henüz 26 yaşındaydı. Sadece yönetim değil, tebliğ ve eğitim sorumluluğu da omuzlarındaydı. Peygamberimiz ona görev öncesi şu tavsiyede bulundu: “Kolaylaştır, zorlaştırma; müjdele, nefret ettirme.”
Hz. Ali ise hicret gecesinde, Hz. Peygamber onu kendi yerine yatağına koydu. O da canını ortaya koydu; Hayber gibi zor seferlerde öncü/komutan yapıldı.
Suffe – Gençlik Akademisi
Mescid-i Nebevî’nin bitişiğindeki Suffe, özellikle genç sahabilerin ilim ve terbiye aldığı bir mekândı. Burada yetişen gençler, İslam’ın uzak diyarlara taşınmasında öncü oldu.
Bir gencin gözlerine bakıp “Bu iş sana emanet” dediğinizde, ona sadece bir görev vermiş olmazsınız; ona kendi değerini hissettirirsiniz. Ve bir genç, değer gördüğü yerde büyür, olgunlaşır, sorumluluğun hakkını verir.
Belki de asıl mesele, gençlerin hazır olup olmaması değil; bizim onlara güvenmeye hazır olup olmamamızdır. Hz. Peygamber’in örneği, bu cesareti bize hâlâ fısıldıyor.
Günümüz için çıkarılacak dersler
Liyakat, yaşla değil yetenek ve ahlakla ölçülür.
Gençlere görev verirken yaşa değil, karakter ve yeteneğe bakmalıyız.
Gençlere sorumluluk vermek, güven aşılamaktır.
Sadece öğüt değil, gerçek görevler gençlerin özgüvenini ve olgunluğunu artırır.
Hata, gelişimin bir parçasıdır.
Hata yapma korkusuyla gençleri geri planda tutmak, potansiyellerini köreltir.
Eğitim ve değer aktarımı süreklilik ister.
Tıpkı Suffe gibi, gençlerin hem ilmen hem ahlaken yetişeceği ortamlar oluşturmak gerekir.
Gençleri dinlemek, geleceği dinlemektir.
Onların fikirleri bazen tecrübelilerden farklı olabilir, ama yenilik çoğu zaman o farkın içinden doğar.
Hz. Muhammed’in gençlere yönelik yaklaşımı; güven, eğitim, motivasyon ve aktif rol verme esaslarına dayanmaktadır. Bu model, günümüzde gençlere değer verirken izlenebilecek en doğru yol haritasını sunmaktadır. Modern toplumların da gençlere yatırım yapması, onlara güvenmesi ve fırsat tanıması, İslam’ın bu kadim öğüdüyle uyumlu olacaktır.
