Tüketim Ahlakı ve İsraf

Kur’an’da israf, ölçüsüzlük ve haddi aşmak demektir. Çoğu zaman mal ve servetle ilişkilendirilse de insanın aşırılığa düştüğü her alanı kapsar. Yeme içmeden giyim kuşama, zamandan sağlığa, çevreden doğal kaynaklara kadar hayatın her alanında israf mümkündür.

Bugün dünyanın en büyük sorunlarından biri, tüketim ve israfın küresel boyutlara ulaşmasıdır. Modern çağ, insanı hız ve haz ekseninde biçimlendirmiştir. 1929 Büyük Buhranı sonrasında üretim araçlarını elinde tutan güçler, sadece ihtiyaçları değil, arzuları da “zorunlu ihtiyaç” gibi pazarlamaya başladı. Böylece bütün dünya, sınırsız bir üretim ve tüketim çarkına mahkûm edildi.

Bu çark, sadece bireyleri değil, insanlığın tamamını köleleştirdi. Bir yanda en temel ihtiyacı olan suya, ekmeğe ve barınağa ulaşamayan milyarlar; diğer yanda tüketim fazlasını çöpe atan, yeni mallar için eskiyi değersizleştiren bir kesim… Dünyanın bir tarafı obeziteyle, diğer tarafı açlıkla mücadele ediyor. Bu küresel tablo, insanlığın vicdanını felç eden bir çelişkidir.

İşte bu hal vicdanların kabul edemeyeceği bir durumdur. Çaresi ise yeni bir yol arayışına girmekten ziyade, daha önce denenmiş ve başarılı olmuş İslam ilke ve öğretilerini yeniden hayata geçirmek olacaktır. Bu ilke ile insan nesne olma durumundan kurtulacak ve yeniden hayatının öznesi olacaktır. Ayrıca AVM’lerde kaybettiği düşünme sıfatını da Kur’an’ın ışığında tekrar bulacaktır.

Kur’an açıkça buyurur: “Yiyiniz, içiniz fakat israf etmeyiniz. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” (A’râf, 31). Bu sadece mutfak alışkanlıklarıyla ilgili bir öğüt değil, tüm bir hayat düzenine yön veren evrensel bir ilkedir. Hz. Peygamber de "Komşusu açken tok olarak yatan kimse bizden değildir." (Hâkim, Müstedrek, 4/183, h. no: 7307) buyurarak bugünün küresel dengesizliğini asırlar öncesinden işaret etmiştir. Bir yerde insanlar açlıktan ölürken, başka yerde sofraların çöpe gitmesi sadece bireysel bir sorumsuzluk değil; küresel bir sistemin çürümüşlüğüdür.

İslam’ın sunduğu düzen, sadece bireyin değil toplumların da kurtuluş yoludur. Bu düzen, nimeti sınırsız hırslara değil, adaletli paylaşıma konu eder. Sadece bugünün insanını değil, gelecek nesilleri de korur. Kur’an’ın “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” (Bakara, 11) buyruğu, bugün ekolojik krizlerden ekonomik uçurumlara kadar tüm insanlığa verilmiş evrensel bir ikazdır.

Kapitalizmin ürettiği sahte ihtiyaçlara boyun eğmek, sadece ekonomiyi değil, insanlığın varlığını da tehdit ediyor. Tüketim çılgınlığı devam ederse, bu dünya ne insanı ne de insanlığın geleceğini taşıyabilir. Kurtuluş, İslam’ın evrensel ölçülülük, adalet ve paylaşım ilkelerini yeniden diriltmekle mümkündür.

Bugün bize düşen görev, küresel çöküşün parçası olmak değil; Kur’an ve sünnetin ışığında, insanlığı yeniden dengeye taşıyacak bir kurtuluş yoluna yönelmektir.

Allah bizi Kur’an’ın nurundan, Peygamber’in yolundan, selef-i salihinin izinden ayırmasın.

Yunus İNCİ

Yunus İNCİ

Eğil İlçe Vaizi

Diğer Yazıları...