Malumunuz, Kur’an-ı Kerim bir Ramazan ayında, Kadir gecesinde, Mekke'de, Cebel-i Nur Hira mağarasında, alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa (as)'a inmeye başladı.

Ramazan ayı insanları karanlıklardan aydınlığa çıkmarmak için inen Kur'an ayıdır.

Ramazan, her sene bize karanlıklardan aydınlığa çıkmanın fırsatını sunar, yollarını gösterir.

Bazen aynanın karşısına geçip ya da bir arkadaşımızla karşılaştığımızda “Nasıl görünüyorum?” diye sorarız. Asıl soruyu herhalde şöyle sormak daha doğru olur; 

“Nasıl görüyor?” 

“Görülmeyeni de gören nasıl görüyor?”

“Kalbimi nasıl görüyor Allah (cc)…?”

Allah alemlerin göğüslerinde (kalplerinde) olanları en iyi bilen değil midir? (Ankebut; 10) Allah bakıştaki niyeti gözlerin nasıl baktığını bilen değil midir?

Kalbimizi tamir etme fırsatı veriyor Ramazan bize.

İhmal ettiklerimizi imar etme fırsatı veriyor Ramazan bize.

Tahrip ettiklerimizi, yıktıklarımızı, kırdığımız gönülleri, incittiğimiz insanlar tamir etme fırsatı…

Rabbimize karşı nankörlük ettiğimiz, kulluk vazifelerimizi ihmal ettiğimiz zamanları telafi etme fırsatı…

“Sabahın iki rekâtı dünya ve dünyanın içindeki her şeyden daha hayırlıdır.” buyurur Peygamber Efendimiz (as). (Müslim, Müsafirin, 96)

Zaman planlamamız nasıl Ramazan ayında?

Teheccüd namazlarımız nasıl?

Sahurlarla beraber seherlerden istifade ediyor muyuz?

Yoksa “akşamdan yatıvereyim sabahleyin 9'da 10'da kalkar işe giderim” şeklinde bir düşünceyle “iki rekâtı dünya ve içindekilerden daha hayırlı olan” sabah namazını ihmal ettiğimiz oluyor mu? 

Ya da birbirimizi ihmal ettiğimiz, sofrasında bir tas sıcak çorbası olmayanı ihmal ettiğimiz oluyor mu?

Bu müstesna fırsatın, müstesna bir affa, müstesna bir merhamete, müstesna bir mağfirete nail olmaya dönüşmesi için iyi değerlendirilmesi gerekiyor…

Ülkemizin depremle sınandığı günleri yaşamaya devam ediyoruz…

Geçen yıllarda dünya salgına çare bulabilmek için teyakkuza geçince “Keşke açlık da bulaşıcı olsaydı?” diye yazmıştım.

Herkese dokunmayınca açlık, yoksulluk ve acı; tedavisi konusunda maalesef herkes üstüne düşeni yapmayabiliyor.

Yine bir günde açlıktan ölenler on binlerle ifade ediliyor…

Yine pazar yerlerinde patlamaya devam ediyor bombalar…

Yine ümmetin çocuklarının cesetleri vuruyor deniz kıyılarına…

Yine mülteci bir yanımız…

Yine yollara dökülenler, yollarda dökülenler bizim insanımız belki de insanlığımız…

Ülkemizde bir yılda 1.7 milyar ekmeği çöpe atıyormuşuz.

Yıllık gıda israfımız geçen seneki rakamları veriyorum -bu seneki rakamları da almış değilim- 214 milyar liraymış…

Şu dünyadaki egemenlerin hayatına bakıp da özenenlerimiz oluyor. “Ya ne güzel yaşıyorlar ne imkânları var. Ne lüksleri var. Şu hayatlarına bak kardeşim. Bizim de yaşadığımız hayat mı be kardeşim!” dediğimiz oluyor.

Hemen Ramazanda inen Kur'an ayetleri bizi uyarıyor:

“De ki: “Size, iş ve davranışları bakımından en çok ziyana uğrayanları bildirelim mi?” Onlar, iyi yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.” (Kehf; 103-104) diye buyuruyor Allah (cc). Arkasından da inkârcıların dünyadaki lüks şatafat imkân ve nimetlerinin hiçbir faydasını göremeyecekleri bir gün olduğunu hatırlatıyor. Özenmeyin onlara! “İnkâr edenlerin (gönüllerince) diyar diyar dolaşmaları sakın seni yanıltmasın; Kısa süren bir faydalanma... Sonra sığınakları cehennem. Ne kötü bir mesken!” (Âl-i İmran; 196-197)  diye uyarıyor Kur’an-ı Kerim.

Şimdi arınma, paylaşma ve dayanışma mevsimindeyiz…

Vahiyle yani Kur'an-ı Kerim'le sağlıklı bir iletişim kurma zamanındayız.

Okuyacağız, anlamaya çalışacağız. Bir bir onları hayatımıza aktarmanın yollarını arayıp bulmaya da çaba göstereceğiz. 

Salih kullar yaşanabilir bir dünya hazırlamalılar…

Biz dünyanın yaşanabilir olmasına da gayret etmeliyiz…

Salih kulların hazırlamış olduğu dünyada inanan insanlar da inanmayan insanlar da güven içerisinde yaşayabilmeliler. Ahirette herkes yaptığının, yaşadığının karşılığını görecek.

Açlıktan insanlar ölmeyecek…

Salih kullar dünyanın bütün açlarını doyuracak kadar gıdayı israf etmeyecek, ettirmeyecek…

Hala iftar sofralarında, arkadaşımızla beraber gittiğimiz bir lokantada ödediğimiz fatura asgari ücretli dört kişiyi geçindirmeye çalışan bir ailenin gelirinin üçte ikisi kadarsa ve sofraya gelen yemeklerin yediğimizden daha fazlası çöpe gidiyorsa bunun hesabının nasıl olacağını düşünecek insan…

 

Düşüneceğiz…

Rahmet mevsiminden azami istifade edebilmek için Rabbimize yöneleceğiz.

Paylaşacağız…

Dua ve istiğfarla bağışlanma dileyeceğiz.