USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

Diyarbakırlıların Çay Sevdası

Termometreler 45’i gösteriyor, gölgede bile nefes almak zor. Asfaltın üstünde yumurta kır, pişer; o derece. Ama gelin görün ki Diyarbakırlının elinden çay bardağını almak hâlâ mümkün değil.

Sıcak mı sıcak bir yaz gününde Yenişehir tarafında bir kahvehaneye uğradım. Tavandaki pervane bir yandan mücadele verirken, diğer yandan masalardaki cam bardaklar içinde kızıl bir içecek buharını salıyor. Evet, o bildiğimiz demli çay. Üstelik buharı üstünde.

Yanımdaki amcaya usulca sordum, "Bu sıcakta çay iyi gidiyor mu gerçekten?" Gülümsedi, "Evlat, çay teri söker, içtikçe serinlersin. Bizde böyle derler," dedi. Bilimsel açıklaması tartışılır ama samimiyetine diyecek yok. Çayın bu şehirde sadece bir içecek değil, bir kültür, bir alışkanlık, bir nefes alma şekli olduğu ortada.

Çay burada sabahın ilk ışığı, öğle yemeğinin yanında bir yoldaş, akşam serinliğinde dostlarla sohbetin bahanesi. Kavurucu sıcaklar bile bu alışkanlığı kıramıyor. Hatta öyle ki, kimi zaman klima altında değil, açık havada, gölge altında içiliyor. Terliyoruz ama yine de yudumluyoruz. Çünkü çaysız bir Diyarbakır, eksik bir Diyarbakır’dır.

Bu çay tutkusu biraz da inadına bir yaşam biçimi belki. Sıcakta bile vazgeçilmeyen şeyler, bir memleketin karakterini anlatır. Diyarbakırlı sıcağa, kurağa, zorluğa direnmeyi bilir. Ve bu direnişin küçük ama anlamlı simgelerinden biridir çay.

Bazısı buna alışkanlık der, kimisi bağımlılık… Ama ben buna bir aidiyet hissi diyorum. Bir kültüre, bir geleneğe, bir sohbete bağlılık. Üstelik içtiğimiz sadece çay değil; bir yudum muhabbet, bir tutam sabır, biraz da hasretin tarifi...

O yüzden diyorum ki: Sıcak bastırabilir, gölgeler kısalabilir ama Diyarbakırlının elindeki ince belli bardak hâlâ dimdik ayakta.