USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

KAVURUCU TEMMUZ: DİYARBAKIR SICAKLARINDA BİR GÜN

Temmuz ayı… Takvimde sadece bir ay ismi gibi görünse de, Diyarbakır'da yaşayanlar için adeta ateşle sınavın adıdır. Termometreler gündüzleri 45 dereceyi, geceleri ise 30'un altını pek görmez. Güneşin yakıcı ışıkları sabahın erken saatlerinden itibaren kendini hissettirir ve akşam saatlerine kadar kentte hayatı yavaşlatır.

Sokaklar öğle saatlerinde tenhalaşır. Gölge bulmak bir lüks değil, bir ihtiyaçtır. Beton duvarlar bile nefes almaz olur. Parke taşlarıyla döşeli caddelerde yürümek, kızgın tavada adım atmaya benzer. Klimalar tam kapasiteyle çalışsa da, bazı evlerde hâlâ bir vantilatör bile bulunmaz. O evlerde sıcak, sadece bunaltıcı değil; dayanılması gereken bir sınav gibidir.

Kentin tarihi surları bile bu sıcaktan nasibini alır. Karacadağ’dan esen rüzgarlar bile artık serinletmek yerine, kuru bir fırın etkisi yaratır. Ve bir de çocuklar var tabii. Plastik bir leğenin içindeki birkaç litre suyla serinlemeye çalışan, parkta gölge bulduklarında şükreden çocuklar…

Ama bu sıcak, sadece yakıp kavurmaz; Diyarbakır insanının sabrını, dayanıklılığını ve doğaya karşı kadim bilgeliğini de gösterir. Herkesin dilinde tek cümle: “Bu sene çok daha sıcak.” Her yıl yinelenen bu cümle, artık bir serzenişten çok bir alışkanlık gibi.

Kimi zaman serin bir karpuz diliminde, kimi zaman eski bir tülbentin içine sarılmış buz parçasında ararız ferahlığı. Herkesin bir "sıcağa dayanma" yöntemi vardır bu şehirde. Kimimiz avluda uyur, kimimiz dama çıkar geceleri. Kimi su bidonlarıyla duş alır, kimi ise sabahın ilk ışıklarında işini bitirmeye çalışır.

Bu köşeden naçizane bir çağrı yapmak isterim:
Diyarbakır’ın kavurucu sıcağında özellikle yaşlılar, çocuklar ve kronik hastalığı olanlar için daha fazla duyarlılık gösterelim. Komşumuza bir bardak soğuk su vermek, belki bir gün bizim için de hayati önem taşıyacak bir iyilik olabilir.

Son söz: Temmuz geçer, sıcak biter... Ama dayanışma kalır.