USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

ABDULLAH BİN MES’ÛD -2

Muâz bin Afra ile Muâz bin Amr bin Cemûh yaralanmış olan Ebû Cehil’e kımıldamayacak bir hale gelinceye kadar kılıç vurdular. Peygamberimize ( aleyhisselâm ) gelip Ebû Cehil’i öldürdüklerini söylediler. Biraz sonra Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) “Acaba Ebû Cehil ne yaptı, ne oldu? Kim gidip bir bakar” buyurarak ölüler arasında onun araştırılmasını emretti. Aradılar bulamadılar. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), “Arayınız, O’nun hakkında sözüm var. Eğer onu tanıyamazsanız dizindeki yara izine bakınız. Bir gün ben ve o Abdullah bin Cüdanın ziyâfetinde idik. İkimiz de gençtik. Ben ondan biraz büyükçe idim. Sıkışınca onu ittim. Dizleri üzerine düştü. Dizlerinden birisi yaralandı ve bu yaranın izi dizinden kaybolmadı” buyurdu. Bunun üzerine Abdullah İbni Mes’ûd Ebû Cehil’i aramağa gitti. O’nu yaralı olarak buldu ve tanıdı. “Ebû Cehil sen misin?” dedi. Boynuna ayağını bastı. Sakalından tutup çekti ve “Ey Allahın düşmanı Allahü teâlâ nihâyet seni hor ve hakîr etti mi?” dedi. Ebû Cehil, “Ne diye beni hor ve hakîr edecek. Ey koyun çobanı. Allah seni hor ve hakîr etsin. Sen çıkılması pek sarp bir yere çıkmışsın. Sen bana bugün zafer ve galebenin hangi tarafta olduğunu haber ver” dedi. İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ), “Zafer Allah ve Resûlünün tarafındadır,” dedi. Ebû Cehil’in miğferini kafasından çıkarırken, “Ey Ebû Cehil seni öldüreceğim” dedi. Ebû Cehil, “Sen kavminin ulusunu öldürenlerin ilki değilsin. Fakat doğrusu senin beni öldürmen bana çok ağır geldi. Hiç olmazsa boynumu göğsüme yakın kes de başım heybetli görünsün” diyerek küfrünün, gurûr ve kibirinin ne dereceye çıkmış olduğunu gösterdi. İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ) Ebû Cehil’in başını kendi kılıcıyla kesemeyince, Ebû Cehil’in kılıcıyla, kesti ve silahını, zırhını, miğferini, başını getirip Peygamberimiz ( aleyhisselâm ) önüne koydu. “Yâ Resûlallah! Bu Allahü teâlânın düşmanı Ebû Cehil’in başıdır.” dedi. Peygamberimiz ( aleyhisselâm ), “O Allah ki O’ndan başka ilâh yoktur” buyurdu. Sonra kalkıp İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ) ile birlikte Ebû Cehil’in ölüsünün yanına kadar gitti. Onun üzerine dikildi ve “Allahü teâlâya hamd olsun ki seni zelîl ve hakîr kıldı, ey Allah düşmanı. Bu, bu ümmetin firavun’u idi.” buyurdu.

Abdullah bin Mes’ûd ( radıyallahü anh ) diğer Uhud, Hendek gibi gazvelerde Resûlullah ( aleyhisselâm ) ile birlikte bulundu.

Abdullah İbni Mes’ûd ( radıyallahü anh ) her gazâda şehîd olmak gayretiyle harb eden eshâbdan idi. Peygamberimizin ( aleyhisselâm ) vefâtından sonra Resûlullah’ın firak (ayrılık) ve hicran acısından insanlardan uzaklaşmış ve inzivâya (yalnızlığa) çekilmiş idi. Hazreti Ömer zamanında yeniden başlayan fetihler ile İslâm mücâhidleri safına katılmış 15 (m. 636) senesinde Şam taraflarında bulunmuş, bilhassa Yermük gazâsında harikulade cesâret göstererek harbin zaferle neticelenmesine çalışmıştır.