<div>Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla</div> <div>Hamd ve her türlü övgü yüce Allah’adır. Salât ve selam önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e, onun âline, ashabına ve ona tabi olan bütün müminlere olsun.</div> <div>Kur’an-ı kerim de; <strong>“Dünya hayatının süsü ve ziyneti”</strong> olarak vasıflandırılan Çocuk, Allah’ın insana lütfettiği en güzel nimetlerden biri olup önemli derecede bir imtihan vesilesidir. Dini ve ahlaki yönleriyle sağlıklı bir metot üzere eğitilmeleri noktasında anne-babaların ve velilerin yanında bir emanettir. Çocuk dünya hayatında gurur ve övgü vesilesi olabildiği gibi utanç kaynağı da olabilir. Ahiret hayatı için sevap ve huzur vesilesi olabildiği gibi azaba da vesile olabilir. Bu ve benzeri olumlu ve olumsuzlukları ayıran çizgi eğitimdir.</div> <div>İslâm dininde çocuk terbiyesinden gaye, çocuğun yüce Allah’ın razı olduğu, ailesine, topluma, vatanına, milletine ve insanlığa faydalı bir insan olarak yetişmesidir. Bunların tahakkuku için çocuk, eğitim yoluyla güzel vasıflarla donatılmalıdır. Çocuğa öğretilmesi gereken ilk ve temel şey; yüce Allah’a imanı, ona ibadet etmeyi, saygıyı, sevmeyi öğretmektir. Ve yüce Allah’ın ancak iyi, dürüst ve çalışkan kullarını sevdiğini, telkin etmektir. Çocuk bu inançlara sahip olursa, dürüst, vicdanlı, iyi, ahlaklı, topluma yararlı bir kimse olmanın yolunu tutmuş demektir. Zira çocuk, temiz bir toprak gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun mahsulü alınır. İmandan sonrada kulluk hayatını ilgilendirecek olan temel dini bilgileri öğretilmelidir. Bundan sonra ise; yeteneklerine, güçlerine ve eğilimlerine göre diğer ilimlere yönlendirilebilir. Çocuk namazdan sorumlu olmadığı halde ibadete alışması için Resulüllah (s.a.s):<strong> “Çocuklarınıza yedi yaşına geldiklerinde namaz kılmalarını emredin.” </strong>buyurmuştur. Çocuğa Allah Teâlâ’nın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünya saadetine erer. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olur. Her iki duruma ana-baba ve hocaları da ortak olur. Yüce Allah, bir ayette <strong>“Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında iri gövdeli, sert tabiatlı, Allah’ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır.”</strong> (Tahrim Suresi: 6) buyuruyor. Bu ayeti kerimenin indirilişinden sonra Hz. Ömer, Peygamber (s.a.s)'e: "Ey Allah'ın Resulü! Biz kendi nefislerimizi, Allah ve Resulünün emirlerine itaat ederek, yasaklarından kaçınarak koruyabiliriz, fakat eşlerimizi ve çocuklarımızı cehennem ateşinden nasıl koruyabiliriz?” deyince Efendimiz (s.a.v) de: <strong>“Allah'ın size emrettiklerini siz de onlara emredersiniz, Allah'ın size yasakladıklarını siz de onlara yasaklarsınız. Bu tutumunuz onları koruma olur.” </strong>buyurmuştur.</div> <div>Çocuğa Allah’ın emirlerini emrederken çok dikkatli davranılması gerekir. Resulüllah (s.a.v) bu hususta şöyle buyururlar: <strong>“Çocuklarınıza hoş muamelede bulunun ve onları en güzel şekilde terbiye edin.”</strong><strong> </strong>Bu konuda<strong> </strong>Kur’an-ı Kerim’de çok güzel terbiye örneklerine rastlayabiliyoruz. Örneğin Lokman suresinin 13-19 ayetlerinde Hz. Lokman(as) oğluna sevgi, şefkat ve merhametle şöyle öğütte bulunuyor: <strong>“Lokman oğluna öğüt vererek demişti ki: “Yavrum, Allah'a ortak koşma, çünkü ortak koşmak, büyük bir zulümdür.”</strong> Bu ayet-i kerime, terbiyenin başlangıcının sağlam bir Allah inancına dayandığını göstermektedir. Bu nokta bir binanın temeli gibidir. Allah inancını yerleştirdikten sonra Hz. Lokman ikinci adıma geçmektedir: <strong>“Biz insana, ana ve babasına karşı iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Annesi onu, güçsüzlükten güçsüzlüğe uğrayarak karnında taşımıştı. Çocuğun sütten kesilmesi iki yıl içinde olur. Bana ve ana babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş banadır. Ana baba, seni, körü körüne bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme; dünya işlerinde onlarla güzel geçin; bana yönelen kimsenin yoluna uy; sonunda dönüşünüz banadır. O zaman, yaptıklarınızı size bildiririm. Lokman: Ey oğulcuğum! İşlediğin şey, bir hardal tanesi ağırlığınca olsa da, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, Allah onu getirip meydana kor. Doğrusu Allah Latif'tir, haberdardır. Ey oğulcuğum! Namazı kıl, uygun olanı buyurup fenalığı önle, başına gelene sabret; doğrusu bunlar, azmedilmeğe değer işlerdir. İnsanları küçümseyip yüz çevirme, yeryüzünde böbürlenerek yürüme; Allah, kendini beğenip övünen hiç kimseyi şüphesiz ki sevmez. Yürüyüşünde tabii ol; sesini kıs. Seslerin en çirkini şüphesiz eşeklerin sesidir." </strong>Çocukları sevip merhametle yaklaşan efendimizde İbni Abbas (r.a)’a şöyle nasihat etmişti: <strong>“Ey çocuk! Sana bir takım kelimeler öğreteceğim: Allah’ı (dinini) koru ki, O da seni korusun! Allah’ı (dinini) koru ki, O’nu karşında bulasın. İstediğinde Allah’tan iste ve yardım dilediğinde Allah’tan dile!..” </strong>ahlâka ve topluma aykırı bir davranışlarını görünce de onları uyarırdı.<strong> </strong>Bir gün torunu Hz. Hasan, sadaka olarak gelmiş olan hurmalardan bir tanesini alıp ağzına koymuştu. Resulüllah, hemen müdahale ederek; <strong>“Onu at ağzından. Biz ehl-i beytin sadaka malı yemediğini bilmiyor musun?” </strong>diye ikaz ederek, torununun helal yeme konusunda titiz davranması yolunda onu uyarmış oluyordu. Hz. Peygamberin üvey oğlu Ömer b. Ebu Seleme şöyle bir olayı anlatıyor: Ben, Peygamber(s.a.v)'ın terbiyesinde bulunan bir çocuktum. Yemek yerken elim yemek kabının her tarafına uzanıyordu. Resulüllah bana: <strong>“Yavrum, Besmele çek, sağ elinle ve önünden ye”</strong> diye uyarıda bulundu. Ben de bundan sonra bu tarzda yemeye dikkat ettim. Çocuklarımıza peygamberlerin kullandığı bu sevgi üslubuyla Allah inancı, peygamber sevgisi ve ahlâkî güzellikleri benimsetmek, helâli-haramı öğretmek hepimizin görevidir.</div> <div>Çocuğun eğitiminde nasihatten önce iyi örnek olmak daha etkili bir yöntemdir. Babalar, anneler ve velilerin öğütlerinin fayda vermesi ve yönlendirmelerinin işe yaraması için mutlaka güzel birer örnek olmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de : <strong>“Başkalarına iyiliği emreder de kendinizi unutur musunuz”</strong> (Bakara Suresi 44) buyrularak, çocuklarımıza ve etrafımızdaki bütün insanlara iyi örnek olmamız, sözlerimize öncelikle kendimizin uymamız gerektiği hatırlatılıyor. Abdullah b. Amr (r.a) anlatıyor: Ben küçüktüm, Peygamberimizin evimizde bulunduğu bir günde, annem beni: "Gel sana bir şey vereceğim” diye çağırdı. Peygamberimiz anneme: “Çocuğa ne vermek istedin?” diye sordu. Annem: “Hurma vereceğim.” Dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: <strong>“Eğer (çocuğu aldatıp ona) bir şey vermeyeydin, sana bir yalan günahı yazılırdı.”</strong> buyurdu. Çocuklar, kendilerine söylenenlerden daha çok yaşadıkları, gördükleri onlar üzerinde etkili olur. Bu nedenle onların Kalpleri ve zihinleri ifsat eden, ahlakları bozan ortamlardan uzak tutulmaları İslami kimlikle yetişebilecekleri bir ortamda bulundurulmaları ve bu ortamın atmosferini solumaları, da son derece önemlidir.</div> <div> Çocuğumuzun bu fani ve kısa dünyada iyi bir meslek sahibi olması için, mutlu olması için her fedakârlığa katlanırız. Hayat bu dünyadan ibaret olmadığı, asıl istikbâl, ahiret hayatı olduğuna göre çocuklarımızın oradaki istikbâlini de aynı titizlikle düşünmeliyiz. Ahiret hayatının sermayesinin veya ateşinin buradan götürüleceğine göre çocuklarımızın o sonsuz hayatta iyi bir istikbâle sahip olması için gayret sarf etmeliyiz. Unutmayalım ki Bir insan, çocuğunun iyi bir Müslüman olarak yaşayıp ölmesini sağlamaya çalışmış ve böylece evladını cehennem yakıtı olmaktan kurtarmak için iyi bir eğitim vermek suretiyle elinden geleni yapmışsa ona en büyük iyiliği etmiştir. Ne veciz buyurmuş Allah resulü (s.a.v):<strong>“Hiçbir baba, çocuğuna güzel terbiye ve edepten daha üstün bir hediye vermiş olamaz.” </strong> </div>