<div>Diyarbakır’da bugünlerde sokaklar alışıldık telaşın içinde olsa da, derinlerde hissedilen bir duygu var: Umut. Yıllardır çatışmaların, acının, yitip giden genç hayatların gölgesinde yaşayan bu kadim şehir, yeniden barışı konuşuyor. Yeniden “olur mu?” diye sormaya başladı insanlar. Ve bu defa soruya bir cevap beklemekle kalmıyor, cevap almak istiyorlar. Çünkü artık herkesin yüreği yorgun.</div> <div>PKK’nin önümüzdeki günlerde Süleymaniye’nin Ranya kentinde yapması beklenen silah bırakma açıklaması, Diyarbakır’da büyük bir dikkatle ve temkinli iyimserlikle izleniyor. Vatandaşlar, bu gelişmenin yalnızca bir siyasi açıklamadan ibaret kalmaması için dua ediyor adeta. “Silahların susması, çocuklarımızın yaşaması demek” diyorlar. Bundan daha sade, daha insani bir gerekçe olabilir mi?</div> <div>Bir vatandaşın sesi hâlâ kulaklarımda: “Barış kelimesi bile insanı rahatlatıyor. Silah bırakma gibi somut adımlar görmek bizi heyecanlandırıyor.” Bu cümleler, aslında bölge halkının içinde biriktirdiği büyük özlemin sessiz çığlığı gibi… Hepimizin ihtiyacı olan şey, artık çatışmaların değil, kardeşliğin konuşulması. Barışın kalıcı olması, sadece Diyarbakır’ın değil, tüm Türkiye’nin geleceğine yapılacak en büyük yatırım olacaktır.</div> <div>Süreç elbette zorlu. Güvensizlikler, geçmişin yaraları, yaşanmış travmalar kolay silinmiyor. Ama her barış, bir adımla başlar. Bu adım, ne kadar kırılgan olursa olsun, desteklenmeli. Çünkü barış talebi bir kesimin değil, bir milletin ortak sesidir.</div> <div>Diyarbakır halkı artık yeni bir hikâye yazmak istiyor. İçinde silahların değil; çocukların kahkahalarının, gençlerin gelecek hayallerinin, anaların içten tebessümlerinin yer aldığı bir hikâye… Hepimiz bu hikâyenin birer cümlesi olabiliriz. Yeter ki bu defa kararlılıkla yürüyelim.</div> <div>Barış kolay bir yol değil. Ama çatışmalarında son bulması kolay olduğunu kim söyleyebilir? Herkesin kazanacağı bir barışa neden şans verilmesin?</div> <div>Diyarbakır bekliyor… Umutla, temkinle ama her zamankinden daha hazır.</div>