<div><strong>“</strong><strong>KİM NÖBET TUTACAK?”</strong></div> <div>Ebû Reyhâne radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ile birlikte pek çok savaşlara katıldı. Bir gazvede başından geçenleri kendisi şöyle anlatır:</div> <div>“-Bir seferinde dondurucu bir soğuk vardı. Soğuktan korunmak için kuyular kazıp içine girmiştik. Dışarıda kimse kalmamıştı. Bu durumu gören Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem:</div> <div>“-Bu gece kim nöbet tutacak? Onu fazıletli kılması için Allah’a dua edeceğim” buyurdu. Ensar’dan biri hemen ortaya atıldı ve: “-Ben, yâ Rasûlallah!” dedi. Efendimiz ona: “-Yaklaş!” dedi ve “-Sen kimsin?” diye sordu. Sonra ona çokça duada bulundu.</div> <div>Sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin yaptığı bu duaları duyunca, soğuktan korunmak için girdiğim kuyudan çıkarak seslendim.</div> <div>“-Ya Rasûlallah! Ben de nöbet tutacağım” dedim. Efendimiz: “-Sen kimsin?” dedi. “-Ebû Reyhâne’yim!” dedim. Bana da o Ensar kadar olmasa da çokça dua etti ve: “-Allah yolunda nöbet tutan gözü cehennem ateşi yakmaz” buyurdu . (Nesai, Cihad 10; Müsned, IV, 134)</div> <div>Ebû Reyhâne radıyallahu anh bir başka sefer de Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in şöyle buyurduğunu rivayet eder:</div> <div>“- Allah yolunda uykusuz kalan göze cehennem ateşi haram olur. Allah korkusundan ağlayan göze cehennem ateşi haram olur. Allah’ın haramlarından yüz çevirip ona bakmayan göze cehennem ateşi haram olur.” (Tirmizi, Fedâil-i cihad 12)</div> <div><strong>ALLAH'A KARŞI SORUMLULUK BİLİNCİ</strong></div> <div>Yine onun rivayet ettiği hadislerden birisi şöyledir:</div> <div>“Allah’a karşı duyduğu sorumluluk bilincinden (Allah korkusundan) dolayı ağlayan kişi, sağılan süt memeye dönmedikçe Cehenneme girmeyecektir. Allah’ın dinini yeryüzüne hâkim kılmak için çalışıp çabalayan kişiye bulaşan toz ile Cehennem dumanı bir araya gelmeyecektir.” (Nesâî, Cihâd: 9; İbn Mâce: Cihad: 64)</div> <div>Ebû Reyhâne radıyallahu anh gönlünü hep, ilim, ibadet ve cihadla doldurmuştu. Hazreti Ömer radıyallahu anh devrinde Dımışk’ın fethine katıldı. Bir müddet burada kaldı. Sonra Beytü’l-Makdis’e gitti ve oraya yerleşti.</div> <div>O, Kudüs’te kaldığı sürede devamlı halka vaaz etti. Hayatı boyunca takva üzere yaşadı. Cihad, davet ve irşatdan geri durmadı. Mısır’ın fethine katıldı. Meyyâfârıkîn ve Askalan gibi sınır bölgelerinde cihada iştirak etti. Meyyâfârıkîn’den aldığı yuların parasını ödemediği aklına gelince, Ristin kalesinden 12 mil uzaklıktaki bu şehre geri dönüp gitti ve yular sahibine borcunu ödedi. (İsâbe, III, 291)</div> <div>O, temiz, yeni ve güzel giyinmeyi severdi. Bir gün Rasul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin: “-Kim elbisesini yerde sürüyerek yürürse, Allah onun yüzüne bakmaz” buyurduğunu işitti.</div> <div>Ebû Reyhâne radıyallahu anh yerinde duramadı ve: “-Yâ Rasûlallah! Vallahi ben güzel giyinmeyi severim. Bu kibirden midir?” diye sordu. Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle cevap verdi:</div> <div>“- Allah güzeldir, güzeli sever. Nimetini kulunun üzerinde görmek ister. Kibir, hakkı küçümseyip ondan yüz çevirmek, insanların yaptıklarına kaş göz işareti yapmaktır” buyurdu. (Ebu Davud, Libas 14; Tirmizi, Edeb 45)</div> <div>Ebû Reyhâne radıyallahu anh hayatının son dönemlerini Kudüs’te geçirdi. Vefat edinceye kadar orada kaldı. Allah ondan razı olsun. Rabbimiz bizleri şefaatlerine nail eyleyip ahlâkından hisseler nasib etsin. Amin.</div> <div> </div>