İnsanoğlu kıyamet gününde Allah’ın huzuruna, dünyada işledikleriyle hesaba çekilecektir. Dünyada yaptığı ameller iyi ise sevinip mutlu olacak; kötü ise pişmanlık duyarak mahcup olacaktır. Lakin bu mahcubiyetin ona bir faydası olmayacaktır. Onun içindir ki kişi, eceli gelmeden ve fırsatı varken ciddi bir şekilde kendisini o dehşetli güne hazırlamalıdır. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

 “Ey iman edenler! Allah'tan korkun, herkes yarın için ne hazırladığına bir baksın; Allah'tan sakının, çünkü Allah, işlediklerinizden haberdardır.” Haşr, 18)1-Üçaylara Doğru

Üç Aylara Doğru

Evet, akıp giden zamanın önemli durakları olan ve içinde kandilleri barındıran, ışıklarıyla sadece karanlık gecelerimizi değil, aynı zamanda manevi feyziyle de bunalan gönüllerimizi aydınlatan ve zihinlerimizi berraklaştıran mübarek gecelerle dolu Üç Aylar.

Regaip Kandiliyle başlayan, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesiyle zirveye ulaşan, kandiller zincirini içinde barındıran, Ramazan Bayramıyla da maddî ve manevî alanda bayrama dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma aylarıdır.

Kıymetli dostlar! Üç aylar, bizim için bir fırsatlar silsilesi adeta. Yaratılış gayemizi düşünmemiz, Yaratan ve yaratılanlarla olan münasebetlerimizi değerlendirmemiz için bir fırsat. Gündelik hayatın karmaşası içerisinde bunalan ve daralan ruhumuzun inşirahı; genişliği ve ferahlığı için bir fırsattır.

 

Üç Aylar Arınmak İçin Eşsiz Bir Fırsat

Süratle ömür sermayemiz tükenirken, akıbetimiz olan ölüme hızla koşarken, şu fani olan hayat yolunda, dünyanın ötelere bir hazırlık yeri olduğunu idrak etmek, asıl ve ebedî olan ahiret yurduna hazırlanmak ve az zamanda çok kazanma vaktidir üç aylar.

Ebetteki tüm mekânlar Allah’ın, tüm zamanlar Allah’a aittir. Ancak yaşanılan telaşlar, peşinden koşulan hazlar Yaratıcı ile münasebetleri gözden geçirmeye fırsat bırakmayabilir. İşte üç aylar mevsimi kazançların ve kayıpların gözden geçirildiği zaman ve zemin olur.

 

Üç aylar

Üç aylar, kameri takvime göre Recep, Şaban ve Ramazan aylarıdır. Bu aylar, rahmet dalgalarının başladığı, manevî huzur ve sükûnun kalplere doğduğu, ilâhî rahmetin coştuğu aylardır.

Peygamberimiz (s.a.s) Receb ayı girdiğinde şöyle dua ederdi: ا“Allah’ım! Receb ve Şâban’ı hakkımızda mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259; Taberânî, el-Mu’cemü’l-evsat, IV, 189)

 

Kur’an-ı Kerim’de de dört tane ayın haram ay olduğu beyan ediliyor.

“Allah’ın gökleri ve yeri yönettiği günkü yazısına göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylarıdır. Bu, dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin...” (Tevbe, 9/36.)

Ayet-i kerimede işaret edilen haram ayların Zilkade, Zilhicce, Muharrem ve Recep ayları olduğunu Hz. Peygamber şu hadisleriyle açıklamışlardır:

“Muhakkak zaman Allah’ın yarattığı günkü şekliyle akıp gitmektedir. Sene on iki aydır. Bunlardan dördü haram aylardır. Üçü peş peşedir: Zilkade, Zilhicce, Muharrem, diğeri de Cemaziyel-ahir ile Şaban ayları arasında olan Müdar Kabilesinin ayı Recep’tir” ( Buhâri İlim 9; Müslim, “ Kasâme”, 29)

İşte önümüzdeki 23 Ocak pazartesi günü üç ayların başlangıcı ve Recep ayının ilk günü olacak inşaallah Bu ayın İlk Cuma gecesi olan 26 Ocak Perşembe akşamı da Regaip Kandillidir.

 Arifler ve din âlimleri kitaplarında yazmışlar ki:

“Yıl, ağaç gibidir. Receb ayı ağacın yapraklı, Şaban ayı meyveli, Ramazan ayı ise meyvesinin toplanacağı zamanı gibidir.”

Nitekim Zünnun-i Mısri üç aylar hakkında şöyle demiştir:

 “Recep tohum ekme ayıdır, Şaban sulama ayıdır, Ramazan hasat ayıdır. Herkes ne ekerse onu biçer. Ne yaparsa cezasını çeker.” Demek ki recep ayı, bizi ramazana hazırlayan bir mevsimin ilk adımı oluyor.

Ramazan ayı ise on bir ayın sultanıdır. İnsan Ona birden, hemencecik girmiyor, kendisini hazırlayarak, derleyip toparlayarak giriyor. Onun için, “Receb ayı tövbe ayıdır.” demişler. Şa’ban ayı ibadetlere devam etme ayıdır. Ramazan da mükâfatlarını alma ayıdır. Böyle çeşitli kelimelerle bu ayların birbirleriyle irtibatlı olduğu beyan edilmiştir.

 “Receb şehrullah; Allah’ın ayı, Allah’ın tevbeleri kabul ettiği ay Şa’ban benim ayımdır. Ramazan da ümmetimin ayıdır.” (Aclûnî, Keşfu’l-Hafâ, I, 423, Hadis No: 1358)

 

Regaip Kandili

Regaip gecesi, üç aylar olarak bilinen ve manevi coşkunun daha yoğun yaşandığı müstesna zaman dilimlerinin başladığını haber verir. Kur’an ve oruç ayı Ramazan-ı şerifin müjdesini getirir. Günahlardan arınmak için sunulan imkân ve fırsatları; Rabbimizin sonsuz rahmet ve mağfiretini bizlere hatırlatır. Her yıl gelen Reğaib gecesi rahmeti, bereketi ve mağfireti bol üç ayların manevi iklimine girildiğinin habercisidir. Regaip, Recep ayının da ilk cuma gecesidir.

Regaip, herhangi bir şeyi istemek, arzu duymak, meyletmek, bu emeller doğrultusunda tutkuyla çaba sarf etmek demektir. Regaip Kandili ise geleceğe, istikbale yönelik arzu ve isteklerimizi, emel ve tutkularımızı gözden geçirme imkânı veren, her türlü rağbeti, iyiye, doğruya, güzele, faydalı olana, hakka ve hakikate ve Rabbimize yöneltmemiz,  bütün işlerimizi O’nun rızasına uygun hale getirmemiz gerektiğini hatırlatan mübarek bir gecedir.

 

Miraç Kandili

Miraç: Recebin ayının 27. Gecesi Âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimize, Mekke döneminde bir gece, Mescidi Haram’dan Mescidi Aksa’ya, oradan da semaya yaptırılan manevi bir yolculuktur. Sevgili Peygamberimizin, şirk koşmayanların affedilebileceği müjdesi, Bakara süresinin son iki ayeti ve beş vakit namaz hediyesiyle Yüce Âlemlerden döndüğü gecedir.

“Kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescidi Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescidi Aksa’ ya götüren Allah’ın şanı yücedir. Hiç şüphesiz O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir.”

 

 

Berat Kandili

Ramazan ayının müjdecisi ve Şaban ayının on beşinci gecesi olan Berat, borçtan, hastalıktan, suç ve cezadan beraat etme, kurtulma, günahlardan arınma, temize çıkma, ilâhî af ve rahmete nail olma gecesidir.

“Şaban ayının 15. gecesini ibadetle geçirin, gündüzünde de oruç tutun. Çünkü Yüce Allah, bu gece dünya semasına rahmetiyle tecelli eder ve ‘Yok mu tövbe eden, tövbesini kabul edeyim? Yok, mu rızık isteyen, rızık vereyim? Yok, mu şifa isteyen, şifa vereyim... Yok, mu başka isteği olan ona da istediğini vereyim?” (İbn Mâce, “İkâmet”, 191)

 

Kadir Gecesi

Yüce Yaratan’ın insanlığa kurtuluş çağrısı olan Kur’an’ın indirilmeye başlandığı, esenlik ve güvenliğin her tarafa yayıldığı, sema kapılarının açıldığı, dua ve tövbelerin kabul edildiği kutlu gece Kadir gecesi. Kadir, kıymet bilme, Rabbimiz’ in bizlere sunduğu sayısız nimetlerin farkında olma zamanı…

“Şüphesiz biz onu Kadir Gecesi’nde indirdik. Kadir Gecesi’nin (o büyük fazlı şerefini) sana bildiren nedir? Kadir Gecesi bin aydan hayırlıdır. Onda melekler ve Rûh, Rablerinin izni ile her bir iş için iner de iner. O (gece) tan yeri ağarıncaya kadar bir selamdır.” (Kadir, 97/1-5)

 

 

Üç Ayların Değerlendirmesi

 

Gecelerin İhyası

Rabbimiz “(Ortalığı) bürüdüğü zaman geceye andolsun” (Leyl, 92/1) buyurarak ona kasem etmiştir. Kur’an’da “leyle-i Mübarek, leyle-i isra ve leyle-i Kadir” gibi tamlamalarla kullanılmıştır.

Gece, fertlerin şahsiyet eğitiminde ve iç zenginliği elde etmelerinde önemli bir zaman unsurudur. Bu itibarla olmalı ki, Yüce Rabbimiz özellikle Sevgili Peygamberimize gece yarısı ibadetle meşgul olmasını tavsiye etmiştir.

“Ey örtüsüne bürünen (sarılan) Peygamber! Kalk ve azı hariç gece, uzun uzun ibadet et.” (Müzzemmil, 73/1-3) âyetlerini getirmişti.

“Ve gece’nin bir kısmında nafile (teheccüd) namaz kıl”, (İsra, 17/79) 

O’ na secde et ve uzun uzun gecelerde O’nu tesbih et.”  (İnsan,76/26)    ayetleri ile Allah Resul’üne talimat verilmiş ve “onlar seherlerde istiğfarda bulunurlar.”(Zariyat, 51/18) buyruğu ile de olgun Müslümanların özelliklerinden bahsedilmiştir. Seher vakti günün en sessiz, en huzur dolu vaktidir. Uyku halinin en ağır bastığı bu zaman diliminde Allah’a sunulacak dilekler, sessizliğin koynunda adeta billurlaşır, sâfiyâne dilekler halinde hedefini bulur.

Onun için hak aşığı Yunus şöyle seslenir:

“Geceler uykudan uyan,

Gizli sırlar olur ayan,

Mahrum kalmaz Allah diyen

Yalvar kul Allah’a yalvar.” (Yûnus Emre)

 

Muhasebe

Üç aylar, günümüzün yoğun ve karmaşık hayat akışı içinde kaybolup giden ve öze dönüşünü ihmal edenler için bir nefis muhasebesi, bir öz denetim yapma fırsatıdır.

Zira malayani ve dünyanın meşgalesi bize bu nefis muhasebesini yapmamızı unutturuyor. Üç aylar kendimizle baş başa kalıp nefis muhasebesi yapmamız için çok büyük bir imkândır. 

Nefis muhasebesi, Yüce Allah’la iletişimimizi sorgulama; geçmişimizi, içinde bulunduğumuz durumu, geleceğimizi gözden geçirmedir. Kendimizle hesap günü gelmeden önce hesaplaşmaktır. Manevi kayıplarımıza nedamet, yaptığımız ibadetlerin ilahî rahmete vesile olup olamayacağını tefekkürdür. 

Hz. Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz.” (Tirmizî, “Kıyame”, 25) derken; tefekküre davet eder bizleri.

Tövbe-istiğfar; kulun günahını ve hatasını terk edip, dua ve niyaz ile Rabbinden bağışlanma dileyip bütün varlığıyla O’na dönmesi, Cenabı Hakk’ın da kuluna af ve mağfiretle mukabelede bulunmasıdır. Tek şartı samimi olarak yapılmasıdır. Kur’an’ın “Nasûh tövbe” diye adlandırdığı da samimi tövbedir.

“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” (Tahrîm, 66/ 8) buyrulmaktadır. Neden tövbe etmemiz gerekiyor sorusunun cevabını yine Kur’an’dan öğrenmekteyiz.

“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.”(Nur, 24/31)  Bu sebeple, üç aylarda, Yüce Rabbimize yapmış olduğumuz günah, hata ve isyanlarımız için tövbe edelim, istiğfarda bulunalım. Günahlar insanların sırtında yüktür. Bu aylar ise bu yükü hafifletme vaktidir.

 

Nafile İbadetleri Çoğaltma

Zamanımızda "Üç aylar" kış mevsimine rastlamaktadır. Efendimiz (s.a.s )’in ifadesiyle “Kış mü‘minin ilkbaharıdır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 75.) Bu itibarla üç ayları bahara dönüştürmek için namaz, oruç ve benzeri nafile ibadetleri arttırmak gerekir. Zira namaz kötülüklere set, oruç takva aracıdır. Nafile namaz ve oruçlarla, yapılacak hayır ve hasenatla üç ayları değerlendirilmelidir.

Recep ve Şaban aylarında ise; Hz. Peygamberin (s.a.s.) diğer aylara oranla daha fazla nafile oruç tuttuğu, ancak Ramazan’ın dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediği hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, Savm, 52-53; Müslim, Sıyâm, 173-79). Bu itibarla, Recep ve Şaban aylarının aralıksız olarak oruçlu geçirilmesinin dinî bir dayanağı yoktur. Kişi, sağlığı müsait olup güç yetirdiği takdirde bu aylarda dilediği kadar nafile oruç tutabilir.

Bir gerçeği de unutmamalıyız ki üç aylar içerisinde idrak edilen kandil gecelerine ait özel bir namaz sahih kaynaklarımızda mevcut değildir. Nebevi öğreti de asıl olan az ve devamlı bir ibadet düzenidir.

 

Mali İbadetleri Çoğaltma

Üç aylar sevdiğimiz şeylerden Allah yolunda infak etme, yedirme, içirme, giydirme, borç verme, muhtaca yardım etme, akrabayı gözetme şeklinde ikram ve ihsanı ihtiyaç sahibiyle buluşturma, Zekât, sadaka, hayır ve hasenatta yarışma, İbadetlerde ve infakta daha cömert davranacağımız günlerdir.

 

Kazanılanları Kaybetmeme

Ölüm gelinceye kadar Rabbına ibadete (devam) et.” (Hicr, 15/99) buyuruyor Rabbimiz.

“Amellerin en sevimli olanı az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Buhârî, “Rikak”, 18; “İman”, 32; Ebû Dâvûd, Tatavvu", 27) der Kutlu Nebi (s.a.s.).

Nimete ermek, nimetle sürekli kalmak değildir. Kaybetmemek için birtakım sebeplere riayet edilir. Buna rağmen nimette kalmak da yine O’nun iznine bağlıdır. Üç Aylar bir nimet ve Ramazan ayı da bir ganimet iklimidir. Ancak nimetler bu aylarla sınırlı değildir.

O halde ibadeti yalnız bu aylara hasretmek de yanlıştır.

Üç Aylar, yaşantımızda kalıcı değişiklikler meydana getirmediği müddetçe tam anlamıyla idrak edilmiş olamaz.

Öyleyse, Sonsuza akıp giden zaman içerisinde bize sunulan ömrümüzü, bütünüyle Yüce Rabbimizi tanıma ve sevme imkânı olarak, mübarek gün ve geceleri, ay ve mevsimleri de özümüze dönerek gaflet ve duyarsızlık içinde geçen günlerimizi sorgulamak, kendimizle hesaplaşmak, iyi ve güzel davranışları artırmak, kötü davranışlarımızı terk ederek kalbimizdeki manevi kirleri temizlemeye çalışmak için bize tanınmış özel imkânlar olarak değerlendirmeliyiz.

Bunun için de üç aylarda sadece namaz, oruç, Kur’an okuma ve dua değil geniş anlamıyla ibadet sayılan her türlü yararlı işe yönelmemiz gerekir.