“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tövbe edin!” (Tahrîm, 66/ 8) buyrulmaktadır. Neden tövbe etmemiz gerekiyor sorusunun cevabını yine Kur’an’dan öğrenmekteyiz.

 

“Hepiniz Allah’a tövbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.”(Nur, 24/31)  Bu sebeple, üç aylarda, Yüce Rabbimize yapmış olduğumuz günah, hata ve isyanlarımız için tövbe edelim, istiğfarda bulunalım. Günahlar insanların sırtında yüktür. Bu aylar ise bu yükü hafifletme vaktidir.

Nafile İbadetleri Çoğaltma

Zamanımızda "Üç aylar" kış mevsimine rastlamaktadır. Efendimiz (s.a.s )’in ifadesiyle “Kış mü‘minin ilkbaharıdır.” (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, III, 75.) Bu itibarla üç ayları bahara dönüştürmek için namaz, oruç ve benzeri nafile ibadetleri arttırmak gerekir. Zira namaz kötülüklere set, oruç takva aracıdır. Nafile namaz ve oruçlarla, yapılacak hayır ve hasenatla üç ayları değerlendirilmelidir.

Recep ve Şaban aylarında ise; Hz. Peygamberin (s.a.s.) diğer aylara oranla daha fazla nafile oruç tuttuğu, ancak Ramazan’ın dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmediği hadis kaynaklarında yer almaktadır (Buhârî, Savm, 52-53; Müslim, Sıyâm, 173-79). Bu itibarla, Recep ve Şaban aylarının aralıksız olarak oruçlu geçirilmesinin dinî bir dayanağı yoktur. Kişi, sağlığı müsait olup güç yetirdiği takdirde bu aylarda dilediği kadar nafile oruç tutabilir.

Bir gerçeği de unutmamalıyız ki üç aylar içerisinde idrak edilen kandil gecelerine ait özel bir namaz sahih kaynaklarımızda mevcut değildir. Nebevi öğreti de asıl olan az ve devamlı bir ibadet düzenidir.

 

Mali İbadetleri Çoğaltma

Üç aylar sevdiğimiz şeylerden Allah yolunda infak etme, yedirme, içirme, giydirme, borç verme, muhtaca yardım etme, akrabayı gözetme şeklinde ikram ve ihsanı ihtiyaç sahibiyle buluşturma, Zekât, sadaka, hayır ve hasenatta yarışma, İbadetlerde ve infakta daha cömert davranacağımız günlerdir.

 

Kazanılanları Kaybetmeme

Ölüm gelinceye kadar Rabbına ibadete (devam) et.” (Hicr, 15/99) buyuruyor Rabbimiz.

“Amellerin en sevimli olanı az da olsa devamlı yapılanıdır.” (Buhârî, “Rikak”, 18; “İman”, 32; Ebû Dâvûd, Tatavvu", 27) der Kutlu Nebi (s.a.s.).

Nimete ermek, nimetle sürekli kalmak değildir. Kaybetmemek için birtakım sebeplere riayet edilir. Buna rağmen nimette kalmak da yine O’nun iznine bağlıdır. Üç Aylar bir nimet ve Ramazan ayı da bir ganimet iklimidir. Ancak nimetler bu aylarla sınırlı değildir.

O halde ibadeti yalnız bu aylara hasretmek de yanlıştır.

Üç Aylar, yaşantımızda kalıcı değişiklikler meydana getirmediği müddetçe tam anlamıyla idrak edilmiş olamaz.

Öyleyse, Sonsuza akıp giden zaman içerisinde bize sunulan ömrümüzü, bütünüyle Yüce Rabbimizi tanıma ve sevme imkânı olarak, mübarek gün ve geceleri, ay ve mevsimleri de özümüze dönerek gaflet ve duyarsızlık içinde geçen günlerimizi sorgulamak, kendimizle hesaplaşmak, iyi ve güzel davranışları artırmak, kötü davranışlarımızı terk ederek kalbimizdeki manevi kirleri temizlemeye çalışmak için bize tanınmış özel imkânlar olarak değerlendirmeliyiz.

Bunun için de üç aylarda sadece namaz, oruç, Kur’an okuma ve dua değil geniş anlamıyla ibadet sayılan her türlü yararlı işe yönelmemiz gerekir.