USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

Dıhyetü’l-Kelbî (r.a.)-7

Uskuf Dağatır âlim biriydi ve Bizans’ın başpatriğiydi. Kitaplarından son pey­gam­be­rin çıkacağını öğrenmiş, vasıflarını okumuştu. Mektubu okur okumaz, “Allah’a ye­min ede­rim ki, senin efendin, Allah’ın gönderdiği peygamberdir. Biz onun ismini ve vasıf­la­rını biliyorduk.” dedi ve tereddüt göstermeden iman etti. Sonra da bir odaya geçti ve üzerindeki siyah elbiseleri çıkardı, beyaz bir elbise giydi. Artık kara elbiselerin, ka­ra düşüncelerin yeri kalmamıştı. Öyle ise beyaz­lara, aydınlıklara bürünmek gerekiyordu.

Başpatrik evine kapandı ve hiç dışarı çıkmaz oldu. Dıhye de (r.a.) onu yalnız bırak­mı­yor, sık sık ziyaretine gidiyordu. “Uskuf Dağatır” ismindeki başpatrik, o pazar, kili­se­deki âyine iştirak etmedi. Bu arada halk, başpatrikteki bu deği­şiklikten haberdar ol­muştu.

Kızgın ve bağnaz Rumlar, başpatriğin evinin etrafını çevirdiler, hiddetle ve şiddetle ba­ğırarak başpatriğin kendilerine hitap etmesini istediler. Ama artık Uskuf Dağatır onla­rın başpatriği değil, Ahir Zaman Peygamberi’nin bir ümmeti olmuştu ve onun yakın dost­larından Dıhyetü’l-Kelbî ile belki de son konuşma­larını ve görüşmelerini yapmaktaydı.