<div> </div> <div>Dımâd, Muhammed’i (a.s.m.) arayıp bulmaya, derdini öğrenip onu iyileştirmeye karar verdi. Çünkü Mekke’nin ve o havalinin yegâne ruh doktoru o idi. Doğruca yola koyuldu ve o gün akşama kadar araştırdı. Muhammed’i (a.s.m.) bulamadı.</div> <div>Ertesi gün ilk işi, yeniden aramak oldu. Sonunda onu Kâbe’de namaz kılarken buldu. Makam-ı İbrâhim’in arkasında tahiyyatta idi. Namazını bitirip selam verince yanına yaklaştı. Tedbirli bir tavırla ona doğru yürüdü. Çünkü tedavi ettiği hastalarının ne zaman ne yapacağı pek belli olmazdı.</div> <div>“Ey Abdülmuttâlib’in torunu, bana dön bakalım!” dedi.</div> <div>Resûlullah (a.s.m.) yönünü döndü ve ”Ne istiyorsun?” dedi.</div> <div>“Ruh hastalıklarını tedavi ederim. İstersen senin derdine de bir çare bulayım. Hastalığını büyütme. Senden daha ağır hasta olanlarını iyileştirdim. Kavmin sendeki birtakım kötü hasletlerden bahsediyor. Ümitlerini iyice kırmışsın, cemaatlerini parçalamışsın. Ölenlerini sapıklıkla itham etmişsin, İlahlarını kınamışsın… Bunları ancak cinnet getiren bir kimse yapar!”</div>