<div>Peygamberimiz, “Biz aramızdaki ahit üzere duruyoruz. Yoksa siz bir hadise çıkarıp onu bozdunuz mu?” buyurdu.</div> <div>Ebû Süfyân, Resûlullah’ın hadiseyi duymadığını zannediyordu. “Allah korusun, öyle bir şey olmamıştır. Biz ahdimizin ve barışımızın üzerinde duruyoruz. Ona ne aykırı bir davranışta bulunuruz, ne de onu değiştiririz.” dedi.</div> <div>Resûlullah (a.s.m.), “Biz de o anlaşma üzerinde bulunuyoruz. Ne aykırı bir harekette bulunuruz, ne de değiştiririz.” buyurdu. Ebû Süfyân muahedeyi yenilemek hususundaki isteğini tekrarladı, fakat Peygamberimiz ona cevap vermedi.</div> <div>Bundan sonra Ebû Süfyân sırasıyla Hz. Ebû Bekir’e, Hz. Ömer’e, Hz. Osman’a ve Hz. Ali’ye müracaat etti. Onlardan vasıta olmaları ricasında bulundu. Fakat hepsinden de, “Ben bunu yapamam; bu, Allah ve Resûlüne ait bir iştir.” karşılığını aldı. Her birine de teker teker, “Öyle ise beni himayenize alır, bunu açıklar mısınız?” diye sordu. Hepsi de ayrı ayrı, “Benim himayemde olanlar, Resûlullah’ın himayesinde bulunanlardır.” dediler.</div>