USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

MÜMİN İYİLİĞİN ÖNCÜSÜDÜR

Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Bizlere sayısız nimetler bahşederek iyilikte bulunan yüce Allah’a sonsuz hamd u senalar olsun. Salât ve selam iyilik öncülerinin öncüsü ve rehberi Hz. Muhammed (s.a.v)’e, onun âline, ashabına ve ona tabi olan bütün müminlere olsun.

Şüphesiz imanın bize kazandırmak istediği en önemli özelliklerden biride iyiliktir. İyilik insanın kişiliğini süsleyen, davranışlarını güzelleştiren ve insanı yaratılmışların en seçkini haline getirip diğer varlıklardan ayıran en temel özelliklerden biridir. İnsan, yaptığı iyiliklerle eşrefi mahlûkat olma vasfını koruyabilir. Erdemli bir toplumsal hayat inşa edip dünya ve ahiret hayatını güzelleştirebilir. Yüce Allah inancı, değerleri, ahlaki yapısı ve manevi varlığıyla iyilik sahibi insanları Kur’an-ı Kerim’de  “Salih”, “Muhsin”, “Sadık” gibi isimlerle zikrederek övmüştür. İyi olmak, iyilik yapmak, hayatını iyilikler üzerine bina etmek, hatta iyiliklere öncülük etmek mümin olmanın gereklerindendir.

İyilik; Yaradan’ın koyduğu kurallara uygun olarak yaşamak, emirlerine uymak ve yasaklarından uzak durmaktır. İyilik; güzel, hayırlı ve faydalı olan işleri yapmak; kötü yanlış, zararlı her türlü davranış ve hareketi bertaraf etmektir. Yüce Allah iyilik hakkında şöyle buyurmaktadır: İyilik, yüzlerinizi doğuya ya da batıya çevirmeniz değildir. İyilik, ancak bir kimsenin Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara, peygamberlere iman etmesi; sevdiği malından akrabaya, yetimlere, yoksullara, yolculara, dilencilere ve köle azat etmeye seve seve harcaması; namazı ikame edip zekâtı vermesi, söz verdiklerinde sözlerini eksiksiz olarak yerine getirmesi; zor ve sıkıntılı günlerinde, özellikle de musibet anında sabretmesidir. İşte, doğru söyleyenler ve Allah'a karşı gelmekten titizlikle sakınan gerçek müminler (muttakiler) bunlardır.” (Bakara, 177) Görüldüğü gibi, iyilik imanda, ibadette ve ahlakta en doğru ve en güzel bir hayatı yaşamaktır. İman boyutunda iyilik; Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere imandır. Amel boyutunda; Allah rızası için infak etmek, namazı ikame etmek, sözünde durmak, anlaşmaya sadık kalmak, zorluk ve savaş anlarında sabretmektir. İyilik, ekonomik ve sosyal boyutu olan paylaşma ahlakıdır. Allah Teâlâ şöyle buyuruyor: “Sevdiğiniz şeylerden sarf etmedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne sarf ederseniz, şüphesiz Allah onu bilir.” (Âl-i İmrân, 92) iyilik aynı zamanda toplumsal bir harekettir. Yüce Allah bu konuda “…İyilik ve takva hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın…” ( Maide, 2) buyurarak iyilikleri çoğaltmak için el ele verip ortak hareket etmemizi emretmiştir. 

İyilik, İmanın ve her türlü ibadetin bize kazandırmak istediği bir haslettir. İyi bir kul, iyi bir evlat, iyi birer anne-baba, iyi bir eş, iyi bir komşu, kısacası iyi bir insan olmak İslam’ın her birimizde görmek istediği en önemli vasıflardır.  İyilik, insanın var oluşunun temel gayesidir. İnsan, bu dünyada iyi, doğru, güzel, hayırlı ve faydalı olan işleri yapmak, kötü, yanlış, çirkin ve zararlı işlerden kaçınmak ve bunlara engel olmak için vardır. Bu anlayışa sahip olan her Mümin; yaşadığı her çağda ve her ortamda iyiliğin aktif bir temsilcisi ve öncüsü olmalıdır. Kur’an-ı Kerim’in  “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.” (Âl-i İmrân,104) “Siz, insanlar için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emredersiniz, kötülükten alıkoyarsınız ve Allah’a inanırsınız.” ( Âl-i İmrân,110) gibi ayetleri, Müslümanın temel görevinin, insanları iyiliğe çağırmak, bu hususta onlara rehberlik ve öncülük etmek olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.

İyiliğin öncüsü mümin, iyiliğin nimeti verene şükretmek olduğunun bilincinde olup hayatta kalıcı, olumlu izler bırakarak yeryüzünün imarı ve insanlığın ıslahı için çalışandır. Sadece insana değil, bütün canlılara iyiliğin yapılabileceğini, bu anlamda acıkan bir hayvana yiyecek vermek, kurumaya yüz tutmuş bir ağacı sulamak da birer iyilik olarak görendir. Nitekim Peygamberimiz  (s.a.s) hayvanlara yapılan iyiliğe şu örneği vermektedir: “Allah (c.c.) bir köpek yüzünden, ahlâksız bir kadını affedip cennetine aldı. Köpek bir kuyunun başında, susuzluktan dili sarkmış bir vaziyette soluyup duruyordu. Tam o esnada oradan geçmekte olan bu kadın, köpeğin hâlini görünce dayanamadı. Hemen belinden kemerini çıkarıp ayakkabısına bağladı, bununla kuyudan su çıkarıp köpeğe içirdi, böylece köpek ölümden kurtuldu. İşte bu kadının bir köpeğe karşı bu davranışı onun affına vesile oldu ve Allah (c.c.), onu cennetine koydu." (Buhârî, Enbiyâ, 54)  insana yapılan iyilik ise, elbette daha kıymetli ve üstündür. Bir ayette iyilik yapılacak kişiler önem derecesine göre şöyle sıralanmaktadır: "Allah’a kulluk edin, ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana-babaya, akrabalara, yetimlere, düşkünlere, yakın ve uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve size hizmet eden kimselere iyilik edin. Allah, kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez." (Nisa, 36)

Yüce Allah; Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde emir, yasak, tavsiye ve teşvik edici müjdelerle iyiliğin temsilcisi olmak isteyenlere yol gösterip yöntemler öğretmiştir. Buna göre İyiliğin öncüsü mümin gösteriş, üstünlük taslama, hor görme, başa kakma, reklam olsun diye iyilikte bulunma gibi hâlleri iyilik ahlakı olarak kabul etmez. İyilik yapan, muhtaç insanı kendisi için bir rahmet vesilesi olarak görmeli; hayır ve ikramın ardından karşılık beklemenin infak ahlakına aykırı olduğunu bilmelidir. İyilik sırf Allah rızası gözetilerek yapılmalı, karşılığında maddi veya manevi herhangi bir takdir, teşekkür ve menfaat beklenmemelidir. Yüce Rabbimiz  “Onlar, sevdikleri yiyeceklerden yoksullara, yetimlere ve esirlere ikram eder, bizler sadece Allah’ın rızası için sizlere ikramda bulunuyoruz, kesinlikle bir karşılık yahut teşekkür beklentisi içinde değiliz derler.” (İnsan, 8) buyurularak, iyiliğin sevgi ve ihlasla güzelleşen bir tutum ve anlayış biçimi olması gerektiğini bizlere hatırlatır.  “Mallarını Allah yolunda paylaştıktan sonra başa kakmayan ve gönül incitmeyenlerin, Rableri katında mükâfatları vardır. Onlar için korku yoktur. Onlar üzülmeyeceklerdir de. Güzel söz ve bağışlama, peşi sıra gönül kırgınlığı olan sadakadan daha hayırlıdır. Allah kimseye ihtiyaç duymaz, halimdir. Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde insanlara gösteriş olsun diye malını harcayan kimse gibi, sadakalarınızı başa kakmak ve gönül kırmak suretiyle boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan ve maruz kaldığı şiddetli yağmurun kendisini çıplak bıraktığı bir kayanın durumu gibidir. Bu tür kimseler kazandıklarından hiçbir şey elde edemezler.” (Bakara, 262-265) buyurarak güzel bir sözün başa kakılan bir iyilikten çok daha değerli olduğunu, samimi bir şekilde iyilik yapanların dünya ve ahiretlerinin mamur, aksine hareket edenlerin de perişanlıklarını ifade etmiştir.

Yüce Allah “Kim iyilik yaparak kendini Allah'a teslim ederse, şüphesiz en sağlam kulpa tutunmuştur. İşlerin sonu ancak Allah'a varır.” (Lokman, 22) "Eğer Allah'ı, Resulünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız, bilin ki Allah içinizden iyilik yapanlara büyük bir mükafat hazırlamıştır." (Ahzâb,29)  gibi ayetlerde İyilik yapanların mükâfatlarını arttıracağını, iyilikte bulunanları sevip içerisinde ebedi kalacakları cennetler bahşedeceğini müjdelemiştir. Dolayısıyla imanımızın gereği olarak İyiliğin bütün dünyada hâkim kılınması için seferber olmalı ve bu konuda öncü olmalıyız. Unutmayalım ki, İslam’ın iyilik anlayışını, merhamet ve adalet yüklü mesajlarını bütün yüreklere yerleştirmek, hepimizin sorumluluğudur.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ