<div>Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla</div> <div>Hamd ve her türlü övgü yüce Allah’adır. Salât ve selam rehberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’e, onun âline, ashabına ve ona tabi olan bütün müminlere olsun.</div> <div>Dua, Allah’ın yüceliği karşısında insanın aczini ve zafiyetini itiraf etmesi, O'nun lütuf ve yardımını, dünya ve ahirette iyilikler ihsan etmesini, üzerindeki sıkıntı, dert ve belayı gidermesini, günah ve hatalarını bağışlamasını dilemesi ve O’na halini arz edip niyazda bulunması demektir. Dua bir ibadet olup kul ile Rabbi arasında bir iletişim bağıdır. Dua, yüce Allah’ın rahmet kapısını çalmaktır. Allah (c.c) <strong>“</strong><strong>Rabbiniz buyurdu ki: "Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluk etmeye tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir.”</strong>(Mümin,60)<strong> </strong>buyurarak dua etmeyi emretmiştir. Resülullah (s.a.v)’de; <strong>“Allah’ın fazl-ı kereminden isteyin, çünkü Allah kendisinden bir şey istenmesini sever. En faziletli ibadet (dua edip) bir sıkıntının kalkmasını beklemektir.”</strong> (Tirmizi, Da’avât,6) buyurmuştur.</div> <div>Bütün yaratıkların tabiatında Allah’a doğru bir yöneliş vardır. Birçok ayette canlı ve cansız bütün varlıkların Allah’ı andığı vurgulanmaktadır. Bir ayette <strong>“Yedi gök, yer ve bunların içinde bulunanlar Allah’ı tespih ederler. Her şey O’nu hamd ile tespih eder. Ancak, siz onların tespihlerini anlamazsınız. O, Halim’dir, çok bağışlayandır.” </strong>(İsra, 44) buyuruluyor. Özü itibariyle yaratıcısına sığınma ve onu tanıma arayışı içinde yaratılan insan, üstesinden gelemeyeceği birçok olay ve sıkıntı ile karşılaşabilir. Böyle anlarda, Allah'a sığınma ve ona dua etme ihtiyacı hisseder. Dua eden insan; bütün acizliği ve ihtiyaçları içinde, Allah’ın sonsuz kudretinin, isteklerini ancak O’nun lütfuyla elde edebileceğinin bilincindedir. Bu bilinçle yapılan dua; Allah’a olan inancının ve O’na teslim oluşunun bir göstergesidir. Bir ayette, <strong>“De ki: “Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin!"</strong> (Furkan, 77) buyurularak insanın Allah’a ancak bu yönelişiyle değer kazanacağı ifade edilmiştir. Bu gerçeği Efendimiz (s.a.v), <strong>"Allah için, duadan daha değerli bir şey yoktur"</strong> (Tirmizi, Da’avât, 1) sözleri ile ifade etmiştir. Ve <strong>“Dua ibadetin özüdür”</strong>, <strong>"Dua mahza ibadettir"</strong> buyurarak duanın, bir ibadet olduğunu belirtmiştir. Dua bir ibadet olup esas karşılığı ahirette verileceği için dünya hayatına yönelik talepleri karşılanmayan kişi, duam kabul edilmedi dememelidir. Yüce Allah bir ayette “<strong>Kullarım beni senden sorarlarsa, (bilsinler ki), gerçekten ben (onlara çok) yakınım. Bana dua edince, dua edenin duasına cevap veririm. O halde, doğru yolu bulmaları için benim davetime uysunlar, bana iman etsinler.”</strong> (Bakara,186) buyuruyor. Efendimizde, <strong>“Allah'a dua eden herkese Allah icabet eder. Bu icabet, ya dünyada peşin olur, ya da ahirete saklanır yahut da dua ettiği miktarca günahından hafifletilmek suretiyle olur, yeter ki günah talep etmemiş veya sıla-ı rahmin kopmasını istememiş olsun, ya da acele etmemiş olsun.” </strong>(Tirmizi Da’avât,133) buyurmuştur.</div> <div>Duanın kabul edilmesi için, bir kısım usul, adap ve kurallara riayet edilmesi gerekir. Dua ederken bütün varlığı ile Allah'a yönelip İhlas İle yapılmalıdır. Bu husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur: <strong>“O diridir. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. O halde sadece Allah’a itaat ederek (samimi olarak) O’na ibadet edin. Hamd âlemlerin Rabbine mahsustur.”</strong> (Mü’min,65). Dua eden kişi, duasının kabul edileceğine inanarak ve kesin bir dille dua etmelidir. Hz. Peygamber, <strong>“Kabul edileceğine kesin olarak inanarak Allah’a dua ediniz ve biliniz ki, Allah gafil bir kalpten gelen duayı kabul etmez".</strong> (Tirmizi, Da’avât, 11)<strong> “Dua ettiğiniz zaman, İsteğinizi kesin olarak isteyin. “Allah’ım! Dilersen beni affeyle, dilersen bana merhamet eyle” demeyiniz. Çünkü Allah’ı zorlayacak herhangi bir güç yoktur”</strong> (Buhari, Da’vât, 21) buyurmuştur. Ancak kabul edilmesi hususunda aceleci olmamalıdır. Peygamber (s.a.v): <strong>“Allah dualarınızı kabul eder. Ancak kabul edilmesi için acele etmeyin; dua ettim de kabul edilmedi (demeyin).”</strong> (Buhari, Da’vât, 22) buyurmaktadır. Kısık bir sesle ve yalvararak dua edilmelidir. Nitekim Allah(c.c) <strong>“Rabbinize yalvara yakara ve için için dua edin. Gerçek şu ki, o, haddi aşanları sevmez”</strong> (A’râf,55) buyurmuş ve Hz. Zekeriya hakkında,<strong> “Hani o, Rabbine gizli bir sesle yalvarmıştı”</strong> (Meryem,3) buyurarak onu övmüştür. Kul dua ederken, Allah’a karşı korku ve saygı içinde bulunmalı, aynı zamanda istekli ve ümitli olmalıdır. Yüce Allah Hz. Zekeriya ve eşi hakkında: <strong>“Onlar gerçekten hayır işlerinde yarışırlar, (rahmetimizi) umarak ve (azabımızdan) korkarak bize dua ederlerdi. Onlar bize derin saygı duyan kimselerdi.”</strong> (Enbiya, 90) buyurarak övmüş ve dualarına karşılık vererek yaşlı halleriyle kendilerine evlat verdiğini anlatmıştır.</div> <div>Duaya Besmele, Hamd ve salat ile başlayıp salat ile bitirmek duanın kabulüne vesiledir. Efendimiz (s.a.v),<strong> "Biriniz dua ettiği zaman, Allah'a hamd ve övgü ile başlasın, sonra Peygambere salât etsin, sonra dilediği duayı yapsın"</strong> buyurmuştur. (Tirmizi, Da’avât, 66) Duanın sonun da “âmin” denilmesi hadislerde teşvik edilmiştir. Yüce Allah, "<strong>En güzel isimler Allah’ındır. O halde O'na o güzel isimler ile dua edin"</strong> (A'râf,180) buyurmaktadır. Dua, kıbleye yönelip elleri açarak yapılmalıdır. Peygamber (s.a.v) dua ederken ellerini omuz hizasına kadar, avuç içini yüzüne doğru kaldırır, bazen de koltuk altları gözükecek kadar ellerini kaldırırdı. Dua bitiminde elleri yüze sürmek sünnettir. <strong>“Hz. Peygamber dua ederken ellerini kaldırdığında onları yüzüne sürmedikçe indirmezdi.</strong> ( Tirmizi, Da’avât, 11) Duaya konu olan dileğin gerçekleşmesinde maddi sebepler söz konusu ise, öncelikle bunlara başvurulmalıdır. <strong> </strong>Duanın kabul edilmesinin temel şartlarından biri de günah ve haramlardan uzak durmak ve helal kazançtır. Bu nedenle Duadan önce tövbe ve istiğfar edilmelidir. Peygamberimizin şu hadisi çok dikkat çekicidir. <strong> “Üstü başı dağınık, toz toprak içinde yollara düşen, ellerini göğe açıp ‘Ya Rabbi! Ya Rabbi!’ diye yalvaran, buna karşılık; yediği, içtiği, giydiği haram olan, haramla beslenen bir adamın duası nasıl kabul edilir.” </strong>(Müslim, Zekat, 65) Peygamberimizin yanında<strong> “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunanların helal ve temiz olanlarından yiyin.” </strong>(Bakara; 168)<strong> </strong>ayet-i kerimesi okunduğunda, Sa’d bin Ebi Vakkas ayağa kalkarak:<strong> </strong>Ey Allah’ın Resulü, Allah’a dua et, beni duası kabul olanlardan kılsın, dedi. Peygamberimiz:<strong> “Ey Sa’d! Yiyeceğini helal olandan seç, duan kabul olur. Nefsimi kudret elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, kul, haram lokma yediği zaman kırk gün duası kabul olmaz. Haramla beslenen vücut ateşi hak eder” </strong>( et-Tergib, c.2, s.547) buyurdu.<strong> </strong></div> <div>Dua, her zaman ve her yerde yapılabilir.<strong> </strong>Ancak, bazı özel zaman ve yerlerde Özellikle;<strong> </strong>Arefe günü ve geceleri, üç aylar, kadir gecesi Cuma ve bayram günü ve geceleri, seher vakti, Kâbe, Arafat, müzdelife, mina, ve Mescid-i Nebi gibi yerlerde<strong> </strong>yapılan duanın kabule daha yakın olduğu ile ilgili hadisler vardır. Her vakit rahmet kapıları ardına kadar açık olan Yüce Allah kendisine yapılan tüm duaları duyar ve karşılık verir. Hz. Nuh’u duydu onu tufandan kurtardı. Hz. Yunusu balığın karnındayken duydu ve onu o karanlıklardan çekip çıkardı. Hz. Musa’yı duydu Kızıl-denizi ona ikiye yardı. Hz. Eyyub’u, Hz. Zekeriya’yı, Hz. İsa’yı ve Hz. Muhammed’i (s.a.v) duydu ve onlara icabet etti. <strong> “Bana dua ediniz. Sizlere icabet edeyim!’’</strong> buyuran rabbimiz usul ve adabına riayet ederek yapacağımız duaları da ebette duyar ve icabet eder. Öyleyse Sadece darlıkta, sıkıntıda veya bir felâketle karşı karşıya gelindiği zaman değil varlıklı zamanlarda, rahatlığın hüküm sürdüğü anlarda da şükredip dua etmeliyiz. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.) <strong>"Sıkıntılı ve musibete uğradığı zamanlarda Allah'ın duasını kabul etmesini isteyen kimse rahat zamanlarında çok dua etsin"</strong> (Tirmizî, Da’avât, 9) buyurmuştur.</div>