USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

İMANIN ŞARTLARI

Sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki emn (emân) kökünden türeyen îmân “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir. “Sağlamlaştırmak, kesin karar vermek, tasdik etmek” mânasındaki akd kökünden türeyen i‘tikād da “iman” karşılığında kullanılır. Terim olarak iman genellikle “Allah’tan alıp din adına tebliğ ettiği kesinlik kazanan hususlarda peygamberleri tasdik etmek ve onlara inanmak” diye tanımlanır. Bu inanca sahip bulunan kimseye mü’min, inancının gereğini tam bir teslimiyetle yerine getiren kişiye de müslim denir. Ayrıca Türkçe’de müslim kelimesinin Farsça kurala göre çoğulu olan müslüman da (müslimân) bu anlamda kullanılmaktadır

Kur’ân-ı Kerîm’de iman kavramı 800’den fazla yerde geçer. İman etmeyi ve inananları nitelemek için “doğru söylemek” anlamındaki sıdk kökünün, ayrıca kalbin iman sayesinde huzura kavuşmasını ifade etmek için “şüpheden uzak olarak bilmek” mânasında yakn (yakīn) kökünün türevleri (el-Bakara 2/4; el-Mâide 5/50) ve “huzur bulmak, güven duymak” anlamındaki itmi’nân kavramı kullanılır (el-Bakara 2/260; er-Ra‘d 13/28). İbnü’l-Cevzî “kalp ile tasdik, dil ile ikrar ve organlarla amel” şeklinde tanımladığı imanın Kur’an’da beş mânada kullanıldığını kaydeder: Tasdik, sadece dilin ikrarı, tevhid, peygamberi onaylama ve namaz.

Kuranı Kerimde Bakara suresi 177. Ayette imanın beş şartı ard arda sayılır: “İyilik yüzünüzü doğu veya batı tarafına çevirmeniz değildir. Asıl iyilik Allah’a, âhiret gününe, meleklere, kitaplara ve peygamberlere iman eden kimsenin davranışıdır. Bunun yanında o, yakınlara, yetimlere, fakirlere, yolda kalmışlara, dilenenlere, kölelere sevdiği maldan harcar, namaz kılar, zekât verir. Böyleleri antlaşma yaptıkları zaman sözlerini yerine getirirler. Ayrıca sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabrederler. İşte dine bağlılık iddialarında sadakat gösteren bunlardır, takvâ sahibi de bunlardır.” (Bskara; 177)

Cibril hadisinde ise Cebrail İman Nedir? Diye Peygamberimize sorduğunda; Peygamberimiz, imanın altı şartını şöyle sayar:

“İman: Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine iman etmendir” buyurdu. (Müslim, Îmân 1, 5. Ayrıca bk. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4..)

Kur’an’da Allah’a, peygamberlerine ve âhiret gününe inananların, sâlih amel işleyenlerin kurtuluşa ereceği (el-Bakara 2/2-5) ve insanların bu konularda irade hürriyetine sahip kılındıkları (el-Kehf 18/29) anlatılır. İman kalbe atfedilen bir eylem olmakla birlikte (el-Hucurât 49/14; el-Mücâdile 58/22) cennet ehlini iman ve sâlih amel sahiplerinin teşkil edeceği belirtilerek (el-Bakara 2/82) imanla ilâhî emirlere uymak arasında sıkı bir ilişki bulunduğuna dikkat çekilir. Yine Kur’an’da müminlerin Allah’tan başka bir tanrıya tapmamak, O’nun haram kıldığı cana kıymamak ve zina etmemek gibi yasaklara uydukları (el-Furkān 25/68), oruç tutmak, namaz kılmak, iyiliği emretmek ve kötülüğü engellemek gibi buyrukları yerine getirdikleri (et-Tevbe 9/112) belirtilir; böylece iradeye dayalı imanın ilâhî rızâya uygun amellerle tamamlanmasının gerekliliğine işaret edilir. Gerçek müminler Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, âyetleri okunduğunda imanları artan ve yalnız rablerine güvenen, namazlarını kılan ve servetlerinden Allah yolunda harcayan kimseler olarak nitelendirilir (el-Enfâl 8/2-4).

İman konusu hadis kaynaklarında çok geniş bir şekilde yer almıştır. Kütüb-i Sitte’den Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ile Ṣaḥîḥ-i Müslim’de, Tirmizî’nin el-Câmiʿu’s-saḥîḥ ve Nesâî’nin es-Sünen’in de “Îmân” adıyla müstakil birer bölüm açılmış, Saḥîḥ-i Müslim’de 200 sayfaya yakın bir hacim tutan 380 hadis rivayet edilmiştir. Hadis kaynaklarında ayrıca çeşitli başlıklar altında kaydedilen birçok rivayet de iman konusunu ilgilendirmektedir. Bu hadisler imanın esasları, alâmetleri, amelle münasebeti ve müminin vasıfları gibi hususları açıklamaktadır.

İman, insanın iç dünyasındaki en derin bağlanış biçimlerinden biridir. Yalnızca bir bilgi ya da kabulden ibaret olmayan iman, kalpten tasdik ve diliyle ikrardır. İslam dininde, mümin olmanın temel şartı imandır ve bu iman belirli esaslara dayanır. Bu esaslara “İmanın Şartları” denir. İslam inancına göre, bir Müslümanın inanç dünyasını oluşturan bu altı temel esas, kişiyi hem dünya hem ahiret saadetine ulaştıracak bir yol haritasıdır. İmanın bu altı şartını birey ve toplum açısından anlamaya ve yorumlamaya çalışacağız.

1. Allah’a İman
İmanın temel taşı Allah’a imandır. Bu, evrenin bir yaratıcısı olduğuna, O’nun bir ve benzersiz olduğuna kalpten inanmak demektir. Allah’a iman, sadece bir varlığa inanmak değil; aynı zamanda O’nun rahmetine, adaletine, hikmetine güvenmektir. Mümin, hayatın her anında Allah’ın kendisini gördüğünü ve gözettiğini bilerek yaşar.

2. Meleklere İman
Melekler, Allah’ın nurdan yarattığı, gayb âlemine ait varlıklardır. Biz onları göremeyiz, ancak onların varlığına iman ederiz. Meleklerin görevi sadece tesbih etmek değil; insanların amellerini yazmak, vahiy getirmek, doğa olaylarını idare etmek gibi birçok işlevleri vardır. Melek inancı, insanın sorumluluğunu derinleştirir. Çünkü insan, her an kayıt altında olduğunun farkına varır.

3. Kitaplara İman
Allah, peygamberleri aracılığıyla insanlığa mesajlarını kutsal kitaplarla iletmiştir. Tevrat, Zebur, İncil ve son olarak Kur’an-ı Kerim, bu ilahi mesaj zincirinin parçalarıdır. Kur’an, Müslümanlar için hem bir hayat rehberi hem de ahlaki bir pusuladır. Kitaplara iman etmek, Allah’tan gelen mesajlara ve bu mesajların doğruluğuna inanmak demektir.

4. Peygamberlere İman
Allah, insanlara doğru yolu göstermek için peygamberler göndermiştir. Bu peygamberler arasında Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar birçok elçi vardır. Her biri kendi dönemine göre topluma rehberlik etmiş ve Allah’ın mesajlarını iletmiştir. Peygamberlere iman, onların getirdiklerinin hak olduğuna ve son peygamberin Hz. Muhammed olduğuna inanmayı içerir.

5. Ahiret Gününe İman
Dünya hayatı bir imtihandır ve bu hayatın bir sonu vardır. Ahiret günü, insanların dünyada yaptıkları her şeyin hesabını verecekleri gündür. Cennet ve cehennem inancı, sadece bir “ödül-ceza” sistemi değil; aynı zamanda bir adaletin tecellisidir. Ahiret inancı, insana sorumluluk bilinci kazandırır ve yaşamını daha anlamlı kılar.

6. Kadere, Hayır ve Şerrin Allah’tan Olduğuna İman
Kader, Allah’ın her şeyi önceden bilmesi ve takdir etmesidir. Hayatımızda karşılaştığımız olayların tümü O’nun bilgisi ve izni dahilindedir. Ancak bu, insanın iradesini yok saymaz. İnsan, yaptığı seçimlerden sorumludur. Kader inancı, başa gelen olaylar karşısında sabrı ve tevekkülü öğretir.

Kur’an’da sabit olup sahih hadislerle de açıklanan iman esasları sadece yaygınlık kazanan bu altı unsurdan ibaret değildir. Dinden olduğu kesin biçimde kanıtlanan itikadî, amelî ve ahlâkî bütün hükümlere inanmak, bunların farz, helâl veya haram olduğunu tasdik etmek de mümin olmanın şartıdır.

İmanın şartları, sadece teorik bir inanç sistemi değil, aynı zamanda bireyin ahlaki ve toplumsal yaşamına yön veren ilkelerdir. Allah’a iman, insanı kibirden arındırır; meleklere iman, sorumluluğu artırır; kitaplara iman, hayatı anlamlı kılar; peygamberlere iman, doğru örneklerle yaşama ilham verir; ahirete iman, adalete olan inancı güçlendirir; kadere iman ise tevekkül ve sabır kazandırır.
Sonuç olarak, imanın şartları bir Müslümanın yaşam felsefesini oluşturur. Bu inanç sistemi, kişiyi sadece ibadetle değil; aynı zamanda dürüstlük, merhamet, adalet ve sevgiyle donatır. Günümüz dünyasında bu değerlere her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğu açıktır. İman, hem bireyin hem toplumun kalbini aydınlatan bir ışıktır. Yeter ki bu ışığı canlı tutmayı bilelim.