<div>Yüce dinimiz İslam’ın en önemli hedeflerinden birisi hiç şüphesiz toplumun temel taşı olan aileyi oluşturmaktır. Zira sağlıklı bir toplum ancak sağlıklı ailelerden meydana gelmektedir. Ailenin en önemli iki unsuru kadın ve erkektir. İslam hukukuna göre farklı sorumluluklara sahip olmaları bakımından erkek ve kadın birbirinin eşiti değil, eşidir. Dolayısıyla erkek ve kadın; yalnızlığın giderilmesi, beraberliğin sağlanması, dünya hayatının mutlu ve huzurlu bir şekilde geçirilmesi, neslin devamı ve daha birçok hikmetlere binaen birbirini tamamlayan, tabiri caizse bir bütünün iki yarısı gibi yaratılmıştır. (Rum, 30/21). İnsan; biyolojik, fizyolojik ve psikolojik gelişimini; ahlâk ve terbiye eğitimini aileden alır. Yine aynı şekilde ilk eğitim ve öğretimini kendisi için ilk mekteb olan aileden alır. İnsan sevgisinin kaynağı da ailedir. İnsanın hayatta karşılaşabileceği her türlü sıkıntı ve gelgitlerde en büyük sığınağı ailenin bir arada olduğu evidir. Yüce Allah (c.c) Kur’an-ı Kerim’de bu gerçeğe şöyle temas etmektedir: “Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı” (Nahl, 16/80). Bununla birlikte, aileyi kurmak önemli olduğu kadar, aileyi korumakta aynı derecede önemlidir.</div> <div>Dinimize göre aile birlikteliği esas olmakla birlikte, eşler anlaşamadığında, çok hoş görülmemekle beraber, Hristiyanlığın aksine eşlerin boşanıp ayrılması mubah kılınmıştır. Aynı şekilde dinimize göre hiçbir neden yokken ya da keyfi gerekçelerle boşanmak günah sayılmaktadır. Aile müessesine büyük önem veren dinimizde, sadece zorunlu haller ve eşlerin karşılıklı rızası ile gerçekleşen boşanmalar caiz sayılır. Dinimizde boşamanın meşrûiyeti Kur’an ve hadis-i şeriflere dayanmaktadır. (Bakara 2/229; Ebû Dâvûd, “Talâk”, 3; İbn Mâce, “Talâk”, 1). Bununla beraber Hz. Peygamber (s.a.v), boşamanın mubah olmakla birlikte Yüce Allah katında hoş karşılanmadığını şöyle ifade etmektedir: “Allah katında en sevilmeyen helâl, boşanmadır.” (Ebû Dâvûd, “Talâk”, 3; İbn Mâce, “Talâk”, 1).</div> <div>İslam hukukunda “talak” olarak ifade edilen boşamanın birkaç çeşidi vardır. İslâm hukukunda boşama dönülebilir olup olmamasına göre ric‘î ve bâin; sünnete uygun olup olmayışına göre de sünnî ve bid‘î boşama adlarını alır. Bu talak çeşitleri farklı koşullarda gerçekleştiklerinden ötürü farklı isimlerle de anılmaktadır: Bunlar sırasıyla: Ric’î, Bâin, Sünnî ve Bid’î talaktır.</div> <div>Esasen İslam hukukunda prensip olarak boşama yetkisi erkeğe verilmiştir. Ne var ki erkek bu yetkiyi keyfi bir şekilde ve kötüye kullanma serbestisine de sahip değildir. Aslında boşama yetkisinin erkeğe verilmesi evlilik hayatının sorumluluklarının birinci derecede kocaya yüklenmesinden kaynaklanmaktadır. (Nisâ’ 4/34). Eşler yukarıda saydığımız boşama çeşitlerinden herhangi biri ile boşanmış sayılırlar. Bu boşanma çeşitleri kısaca şu şekildedir:</div> <div>1- Ric’î Talak: Kocaya boşadığı eşine, iddet süresi sonuna kadar, yeni bir evlilik akdine ve yeni bir mehir verilmesine gerek olmaksızın tek yanlı iradeyle dönüş hakkı veren boşamaya “ric’i “ boşama denir. Ric’î boşamada dönüş ancak birinci veya ikinci boşamadan sonra henüz iddet bitmeden önce mümkündür. Çünkü iddet sonunda ric’î boşama, kesin ayrılığa (bâin talak) dönüşür.</div> <div>2- Bâin Talak: Boşama sırasında evliliği sona erdiren ve yeni bir nikâh akdi olmadıkça evliliğin devam etmesine imkân vermeyen boşamaya “bain boşama” denir. Aynı şekilde vazgeçilmesi mümkün olmayan boşanmalara da bâin talak adı verilir. Beynûnet-i kübrâ olarak da bilinen Bâin talak gerçekleştikten sonra eşlerin tekrar bir araya gelmesi ve evlenmesi mümkün değildir. Aynı zamanda Bâin talâk evliliğe derhal son verir ve eşler birbirlerinden hemen ayrılmak zorundadırlar.</div> <div>3- Sünnî Talak: Sünnete uygun ve helal sayılan boşanma türüne sünnî talak adı verilir. Sünnî talak üç kurala bağlanmıştır. Buna göre, eşin muayyen (Aybaşı/adet) halinde olmaması ilk kuraldır. Cinsel temasın gerçekleşmediği dönemler de kadının temizlik dönemi olarak adlandırılır. Kısacası sünnî talak, kadının hayızlı olmadığı bir dönemde ya da cinsel ilişkinin gerçekleşmediği zamanda, bir talak ile yapılan boşanmadır. Talâkın sünnî-bid‘î ayırımın sonuçları fakihlerin büyük çoğunluğuna göre hukukî olmaktan ziyade dinîdir. Yani Sünnet’e uygun olmayan boşamalar da dinen hoş görülmemekle birlikte hukuken geçerlidir.</div> <div>4- Bid’î Talak: İslam hukukuna göre haram sayılan boşanma çeşididir. Başka bir deyişle bid‘î talâk, Sünnet’e aykırı biçimde gerçekleştirilen boşamayı ifade etmektedir. Buna göre bir kadını temizlik döneminde iki ya da üç talak ile boşamak bid’î talaktır. Eşini hayızlı olduğu dönemde boşayan kişi de sünnete ve İslam fıkhına aykırı davrandığı gerekçesiyle bid’î talakta bulunmuş sayılır. Dolayısıyla bid’î talakta bulunan dinen günah işlemiş olmakla birlikte boşama geçerli kabul edilmektedir.</div> <div>Ric’î boşama hukuken şu neticeleri doğurur:Boşama sayısı eksilmiş olur. Üç talak hakkından bire veya ikiye düşer. İddet süresi içinde eşlerden birisi ölürse diğeri ona mirasçı olur.Evlilik bağı iddet sonuna kadar devem eder. Boşanan kadın razı olsun veya olmasın kocanın iddet süresi içinde yeni bir nikâh akdine ve yeni bir mehir belirlenmesine gerek olmaksızın eşine dönme hakkı bulunur.</div> <div>Bâin boşama ise hukuken şu neticeleri doğurur: Bâin talâk evliliğe derhal son verir; eşler birbirlerinden hemen ayrılmak zorundadırlar. Öte yandan evlilik kesin olarak sona erdiğinden boşanma vadeli mehirin vadesi gelmiş kabul edilir. Boşanmış eşler artık birbirlerine mirasçı da olmazlar. Bunun yanında, bâin talâk ile boşanan kadın meşru ve geçerli yeni bir evlilik yapmadan ve bu evlilik de yine meşru bir şekilde sona ermeden ilk eşine hiçbir şekilde geri dönemez.</div> <div>Boşanmaya neden olan sözler de boşanma çeşitlerinde bir etkendir. Arapça dışındaki dillerde de talâkı sarih ya da kinayeli biçimde ifade eden kelimeler o dili konuşanların kullanım ve örfüne göre yani kelimelere yükledikleri mânalara ve niyete göre boşama durumu gerçekleşir.</div> <div><strong>Boşama sarih/açık veya kinayeli sözlerle gerçekleşebilir.</strong>Sarih talâk, boşama iradesi kendisinden açıkça anlaşılan ve örfen bu anlamda kullanılan sözlerle olur. Fakihler talâk kavramı ve aynı kökten türeyen kelimelerin sarih olduğunda ittifak etmiştir. Kinayeli sözler ise hem talâka hem başka anlamlara gelebileceğinden bu sözlerin talâk iradesine delâlet etmesi ve niyet gerekli görülür.İslâm hukukuna göre boşama için kullanılan sözler iki türlü olabilir. Bunlardan birisi boşanmadan başka bir anlama gelmesi mümkün olmayan, örfen özellikle boşanma için kullanılan sözlerdir. “Seni boşadım, boşsun, boş ol” gibi. Bunlara sarih/açık sözler denir. Diğeri de boşanma anlamına gelebileceği gibi, başka anlamlara da gelebilen sözlerdir.Hem boşama hem de başka bir anlama gelebilen kinayeli sözcüklerle boşamaya delalet eden niyet bulunursa talâk/boşama meydana gelir. Örneğin: “evimden çık git, babanın evine git ve geri dönme, artık serbestsin, ailenin yanına dön” gibi ifadeler bu niteliktedir. Aynı şekilde “Sen benim karım değilsin.”, “Ben senin kocan değilim.” gibi sözlerde kinaye anlamı taşıyan ifadelerdir. Bu tür ifadeler, eşlerin karşılıklı boşama rızası dışında sakınılması gereken ifadelerdir.</div> <div>Toplumumuzda bu tür ifadeleri genellikle erkekler eşlerine gözdağı vermek amacıyla kullanmaktadır. Ne var ki bu sözlerin hafife alınacak bir tarafı bulunmamaktadır. Zira Rasûl-i Ekrem bu konuda dikkatli olmamız gerektiğini şu sözlerle ifade etmektedir: “Üç şeyin ciddisi de ciddidir, şakası da ciddidir: Nikâh, talâk ve talâktan dönme.” (Ebû Dâvûd, “Talâk”, 9, Tirmizî, “Talâk”, 9; İbn Mâce, “Talâk”, 13).</div>