Gündemi takip etmek artık hiç olmadığı kadar kolay. Elimizin altındaki telefonlarla bir anda onlarca bilgiye ulaşabiliyoruz. Ancak işin aslı şu ki; bu hızın bedelini “doğruluk” üzerinden ödüyoruz. Özellikle sosyal medya, bilgi kirliliğini beraberinde getirirken, haberciliğin asıl değerlerini gölgelemeye başladı.
Oysa gazeteciliğin temelinde hızdan çok güvenilirlik vardır. Haber, sadece “ilk ben verdim” heyecanıyla değil, “en doğru ben aktardım” sorumluluğuyla sunulmalıdır. Aksi halde topluma fayda sağlamak yerine kaos üretmek işten bile değildir.
Bugün Diyarbakır’da yaşanan gelişmelere baktığımızda da benzer bir tablo görüyoruz. Kentin sorunları, güzellikleri, kültürel zenginlikleri ya da sosyal etkinlikleri… Hepsi çoğu zaman sosyal medyada birkaç dakikalık paylaşımın ardından gündemden düşüyor. Oysa bu şehir, yüzeysel değil, derinlikli bir haberciliği hak ediyor.
Köşe yazılarının değeri de işte burada ortaya çıkıyor. Çünkü köşe yazısı, sadece günü kurtarmak için değil, yarına not düşmek için yazılır. Okuyucusuna düşünme, sorgulama ve değerlendirme imkânı sunar. Haber geçici olabilir ama köşe yazıları kalıcıdır; tıpkı şehrin belleğine kazınan izler gibi.
Velhasıl, biz gazeteciler ve yazarlar için en büyük sorumluluk, topluma ayna tutmaktır. Doğru bilgiyle, tarafsız bakışla ve samimi bir kalemle… Çünkü Diyarbakır’ın sesi, ancak böyle daha gür ve daha güvenilir çıkar.