Hz. Berâ namaz kılarken safların doğru ve düzenli olmasına çok ehemmiyet verir, sık sık bunun faziletinden bahsederdi. Niçin böyle yaptığını ise şöyle izah ederdi:
“Resûlullah (a.s.m.) namaza kalktığımız zaman eliyle göğüslerimize dokunur, safları düzeltir, sonra da şöyle buyururdu: ‘Saflarınız bozuk olmasın. Sonra o bozukluk kalplerinize de girer!’”[4]
Berâ (r.a.) kendisi sünnet-i seniyyeye uyduğu gibi, çocuklarının da öyle yetişmesi için gayret sarf ederdi. Zaman zaman onları toplar, hadis öğretirdi. Kendisinden birçok hadis rivayet eden oğlu Yezîd, bununla ilgili şöyle bir hatırasını naklediyor:
“Bir gün babam bizi topladı. Gelin size Resûlullah’ın nasıl abdest aldığını öğreteyim. Çünkü sizinle bundan sonra ne kadar beraber olacağımı bilemiyorum.” dedi.[5]
Hz. Berâ, sahabilerin âlimlerindendi. Müslümanlar anlayamadıkları meseleleri ona sorarlardı. Berâ (r.a.) sadece hadislerin izahını değil, tefsir ve fıkhı da bilirdi. Bir defasında, “Kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayınız.” mealindeki âyet söz konusu oldu. Mecliste bulunanlardan birisi, “Müşriklere hamle yapan biri, kendisini tehlikeye atmış olur mu?” diye sordu. Berâ (r.a.) şu cevabı verdi:
“Hayır, çünkü Cenâb-ı Hak, Kendi yolunda savaşmayı emrediyor. Bu sebeple bizler Allah yolunda cihat etmeye memuruz. Âyetteki tehlikeden maksat, parayı biriktirip Allah yolunda harcamamaktır.”
Berâ (r.a.) son derece mütevaziydi. İyi bilmediği meseleleri cevaplamaktan kaçınır, rahatlıkla “Bilmiyorum.” diyebilirdi. Veya kendisinden daha bilgili olduğuna inandığı birine havale ederdi.
Bir defasında kendisine bir soru sorulmuştu. O soruyu Zeyd bin Erkam’a (r.a.) havale etti. “Ona sor; çünkü o, benden daha hayırlı ve bu işi benden daha iyi bilir.” dedi.
Hz. Berâ (r.a.), Peygamberimizden 305 hadis rivayet etti. Birkaçının meali şöyledir:
“Peygamberimiz (a.s.m.) bize yedi şeyi emredip yedi şeyi de yasakladı. Emrettikleri: (1) cenazeye katılıp arkasından kabre kadar gitmek, (2) hasta ziyareti yapmak, (3) davete katılmak, (4) haksızlığa uğrayana yardım etmek, (5) yeminin gereğini yerine getirmek, (6) selam verenin selamını almak, (7) aksırdığında ‘Elhamdülillah’ diyen kimseye ‘Yerhamükellah’ diye dua etmek…
“Yasakladıkları da: (1) gümüş kab kullanmak, (2) altın yüzük takmak, (3) ipek, (4) atlas, (5) ibrişimli elbise, (6) kalın ipek, (7) ipek yatak kullanmak…”[6]
“Allah birinci safı dolduranlara rahmet eder, melekler de onlar için dua ederler. Safları doldurmak için atılan bir adımdan, Allah rızasına daha yakın başka bir adım yoktur.”[7]
Resûlullah ile (a.s.m.) birlikte Ensar’dan birisinin cenazesine katılmıştık. Cenaze defnedileceği sırada kabristana vardık. Resûlullah (a.s.m.) oturdu. Biz de, sanki başımızda bir kuş varmışcasına sessiz ve sakin bir şekilde oturduk. Peygamberimiz (a.s.m.) elindeki bir sopayla yeri çiziyordu. Başını kaldırdı. İki ve üç defa, “Kabir azabından Allah’a sığınırım.” dedikten sonra şöyle buyurdu:
“Mümin kabre konulduğunda, dostları dönüp gittiği ve onların ayak sesleri henüz işitildiği sırada iki melek gelir. Onu oturturlar ve aralarında şu konuşma geçer:
‘”Rabb’in kimdir?’
“’Rabb’im Allah’tır.’
“’Dinin nedir?’
‘”Dinim İslam’dır.’
‘”Size doğru yola çağırmak üzere Allah tarafından gönderilmiş olan zat kimdir?’
‘”O zat, Allah’ın Resûl’üdür.’