Safâ Tepesi eteklerinde bulunan bir evin büyükçe bir odasında bir avuç Müslüman, İki Cihan Serveri’nin mübarek ağızlarından dökülen nurlu kelimeleri dinlerdi. Bu bir avuç Müslüman üzerindeki zulüm ve baskı henüz son bulmadığından, evin civarında bulunan nöbetçiler devamlı olarak etrafı gözetlerlerdi. Hemen her gün birkaç kişi bu mesut haneye gelir, küfrün ve inançsızlığın karanlığından kurtularak imanın huzuruna kavuşurlardı. Nice büyük sahabi de burada İslam’la şereflenmişti.
Kavim ve kabilesi, annesi ve babası, hattâ çocukları ve hanımı kendisine düşman olan birçok sahabi, ancak bu saadet yuvasına geldiklerinde rahat bir nefes alırlar ve İki Cihan Serveri’nin, hidayet güneşinin, kalpleri ve ruhları sımsıcak eden nurani ışıklarıyla hayat bulurlardı. İslam güneşinin gönülleri aydınlatan ışık huzmeleri, ilk zamanlar buradan etrafa yayılıyordu. Mütevazi, fakat ebedî sahnelere mekân olmuş olan bu ev, mübarek ve ulvi ilhamlara mazhar olmuştu.