Artık Hz. Esmâ korkulu dakikalar geçiriyor, gözü dönmüş müşriklerin onlara zarar vermemeleri için Cenâb-ı Hakk’a dua ediyordu. Bir ara iyice endişelendi. Gece vakti yanına azık ve su alarak Sevr Mağarası’nın yolunu tuttu. Bir hayli de haber toplamıştı. Duyduklarını hatırında tutabilmek için büyük gayret gösteriyordu. Bu arada çapulcu güruha görünmemek için ihtiyatlı davranmayı da ihmal etmiyordu. Bu heyecan ve telaş içerisinde Sevr Mağarası’na ulaştı. Canından üstün tuttuğu Resûlullah ile babasını sağ salim görünce sevinçten uçacak gibi oldu. Yiyecek ve içecekleri yanlarına bıraktı. Aklında tutabildiklerini de bir bir anlattı. Sonra da yine geldiği yoldan, müşriklere görünmeden Mekke’ye döndü.
Bir müddet sonra bu korkulu günler geride kaldı. Çünkü Peygamberimiz ve Hz. Ebû Bekir, Medine’ye ulaşmıştı. Bu haber kendisine geldiğinde Hz. Esmâ çok sevindi. Bu nimetinden dolayı Cenâb-ı Hakk’a şükretti. Bir yandan da içini bir burukluk kaplamıştı. Mekke artık kendisi için bir gurbet diyarıydı. Allah’ın Resûl’ü neredeyse gerçek vatan orasıydı. Onun sohbetinden ayrı yaşamak en dayanılmaz bir azaptı. Bir müddet sonra o da hicret etti. Uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra nurlu Medine’ye vardı.