Herakliyus, Peygamberimize inanıyordu. Fakat saltanatından korktuğu için imanını açıklayamıyordu. Bunu şu sözleriyle ifade etti:
“Allah senin iyiliğini versin, seni rahmetine erdirsin! Ben iyi biliyorum ki, senin yanından geldiğin kimse, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. Zaten biz onun gelmesini bekleyip duruyorduk. Kitaplarımızda onun ismini ve vasıflarını yazılı bulmuştuk. Fakat ben hayatım hakkında Rumlardan korkuyorum! Eğer halkımdan emin olsaydım, her türlü güçlüğe katlanarak ona tabi olur, hizmet ederdim. Sen şimdi Dağatır’a git. O, Hıristiyan âlimlerinin büyüklerindendir. Onu da İslamiyet’e davet et.”
Zaten Peygamberimiz, Uskuf Dağatır’a da bir mektup yazmıştı. Hz. Dıhye vakit geçirmeden Dağatır’a gitti. Peygamberimizin mektubunu takdim etti. Peygamberimiz mektubunda onu İslamiyet’e davet ediyor ve şöyle diyordu:
“İman edenlere selam olsun! Şüphe yok ki, Meryem oğlu İsâ, Allah’ın Meryem’e ilka eylediği pak ve temiz kelimesidir. Ben, Allah’a, Allah tarafından bize indirilenlere, İbrâhim’e, İsmail’e, İshak’a, Yakub’a, bunların torunlarına indirilenlere, Mûsâ ve İsâ’ya verilenlere ve bütün Peygamberlere Rab’leri katından verilenlere inanırım. Biz onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz. Hepsinin peygamber olduğuna inanırız. Biz Allah’ın emirlerine boyun eğen Müslüman’larız. Selam, doğru yola tabi olanlara olsun!”