Daha önceden hediyelerle satın alınmış olunan Habeş halkının ileri gelenleri de onları tasdik ettiler. “Bunlar doğru söylüyorlar. Onlar kendilerinden olanları elbette başkalarından daha iyi bilirler.” dediler.
Fakat Habeş hükümdarı Necâşî basiretli birisiydi. Onların sözlerine kanmadı. Hadiseyi tahkik etmek, doğruluk derecesini öğrenmek istedi. Ve Muhacirleri huzuruna davet etti. Müslümanlar Hz. Câfer’i aralarında temsilci seçtiler. Necâşî’nin suallerine onun cevap vermesini istediler ve vakit geçirmeden huzura çıktılar. Hükümdarı selamladılar, fakat ona secde etmediler.
Hükümdar onlara ülkesine niçin geldiklerini sordu ve Peygamberimiz hakkında bilgi istedi. Ayrıca niçin secde etmediklerini sordu. Hz. Câfer zeki birisiydi. Hitabeti kuvvetliydi. Hükümdardan, müşriklerin elçilerinden sadece birisinin konuşması ricasında bulundu. Daha sonra da müşriklere şu sualleri sordu:
“Biz efendisinden kaçan köle miyiz? Biz haksız yere birinin kanını mı döktük ki bizi istiyorlar? Üzerimizde alıp da ödeyemediğimiz malları mı var, borçlu muyuz?…”
Cevap verme işini üzerine alan Amr bin Âs, onların köle olmayıp hür olduklarını, kimsenin kanını dökmediklerini ve kimseye borçları bulunmadığını söyledi. Ve “Biz onları, bizim dinimizi bırakıp Muhammed’in dinine girdikleri için istiyoruz.” dedi.
Bunun üzerine söz alan Hz. Câfer, Necâşî’yi ikna ve tatmin eden, onun İslamiyet’i kabul etmesine vesile olan şu beliğ konuşmayı yaptı: