“Muhterem hükümdar! Biz cahil bir millettik, putlara tapardık. Laşeleri yer, her kötülüğü işlerdik. Akrabamızla münasebetlerimizi keser, komşularımıza kötülük yapardık. Kuvvetli olanlarımız zayıf olanlarımızı ezerdi. Biz böyle bir durumda idik. Yüce Allah bize kendimizden, soyunu, doğruluğunu, eminliğini, iffet ve nezahetini bildiğimiz bir peygamber gönderdi. O bizi, Allah’a ve Allah’ın birliğine inanmaya, O’na ibadet etmeye, atalarımızdan bu yana taptığımız putları bırakmaya davet etti. Doğru sözlü olmayı, emanetleri yerine getirmeyi, komşularla güzel geçinmeyi, günahlardan ve kan dökmekten sakınmayı emretti. Her türlü ahlaksızlıktan, yalan söylemekten, yetimlerin malını yemekten, namuslu kadınlara iftira etmekten bizi menetti.”
Hz. Câfer, bir cemiyetin ahlaki esaslarını ihtiva eden bu konuşmalardan sonra, huzura girdiklerinde secde etmemelerinin sebebini de, “Biz Allah’tan başkasına secde etmekten Allah’a sığınırız!” diye cevaplandırdı.
Bu konuşmalardan sonra Necâşî’nin, “Sizin yanınızda Allah’tan gelmiş bir şey var mı?” suali üzerine Hz. Câfer, Meryem Sûresi’nden birkaç âyet okudu. Artık Necâşî’nin gönlünde hidayet güneşi doğmuştu. Şöyle söylemekten kendini alamadı:
“Sizi ve yanından geldiğiniz zatı tebrik ederim! Şehadet ederim ki o, Allah’ın Resûl’üdür. Vallahi eğer o, ülkemde olsaydı, gidip onun ayakkabılarını taşır, ayaklarını yıkardım…”
Necâşî daha sonra müşriklerin rüşvet olarak getirdikleri hediyelere ihtiyacı olmadığını söyledi ve geri iade edilmesini emretti.
Necâşî’nin Müslüman olmasından ve “Bir dağ altına malik olma pahasına da olsa sizden birisinin üzüntüye uğratılmasına razı olmam. Gidiniz ülkemde emniyet ve huzura kavuşmuş olarak yaşayınız.” diyerek sahip çıkmasından sonra Muhacirler, Habeşistan’da huzur içinde yaşadılar. İslamiyet’in orada yayılması için gayret gösterdiler. Bir müddet sonra da Medine’ye hicret ettiler.
Muhacirler döndükleri sırada mücahitler Hayber’i fethetmiş bulunuyorlardı. Peygamberimiz bilhassa Hz. Câfer’in döndüğüne çok sevindi. Onu kucakladı, bağrına bastı, alnından öptü ve sevincini şöyle izhar etti: