Babasının Uhud’da şehit olmasından sonra Hz. Câbir dul bir kadınla evlenmişti. Resûlullah (a.s.m.) bu evlenmeden haberdar olduğu zaman, biraz da taaccüple kendisine, “Bakire mi, dul mu aldın?” diye sormuştu. Câbir (r.a.) şöyle cevap verdi:
“Ey Allah’ın Resûl’ü, biliyorsunuz, benim yedi kız kardeşim vardır. Onlara bakıp saçlarını tarayacak, besleyip büyütecek tecrübeli birisini almak istedim. Onun için dul bir kadını tercih ettim.”
Fevkalade yakışıklılığı ve kahramanlığıyla istediği kızla evlenebilecek durumda olan Câbir’in bu davranışı Resûlullah’ın (a.s.m.) çok hoşuna gitti ve “İsabet ettin, ey Câbir!” diyerek kendisini teyit buyurdu.[3]Câbir’in (r.a.) evlendiği Süheyme binti Mes’ud isimli kadın, daha sonraları İslam’a büyük hizmetlerde bulunmuştur.[4]
Ensar’ın ileri gelenlerinden olan Hz. Câbir, Medine’ye iki kilometre kadar uzak bir mesafede oturmasına rağmen, Peygamber Mescidi’nde, Peygamberimizin (a.s.m.) imamlığında kılınan bütün vakit namazlarına iştirak ederdi. Hz. Câbir’in kabilesi olan Selemeoğulları bir ara Mescid-i Nebevî civarında boş olan yere yerleşmek istedi. Bunu haber alan Resûlullah, “Ey Selemeoğulları! Yurtlarınızdan ayrılmayınız ki, izleriniz [sevaplarınız] çok olsun.” buyurdu.[5]
Hendek Harbi sırasında Müslümanlar en sıkıntılı günlerini yaşıyorlardı. Müslümanlar bir taraftan hendek kazarak muhasara için hazırlık yapıyorlar, diğer taraftan da açlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyorlardı. Hz. Câbir’in (r.a.) rivayet ettiği bir hadise, Müslümanların bu harpte çektikleri sıkıntı ve ıstıraplarının açık bir misalidir.