Valinin durumu bundan farksızdı. Aynı muameleyi ona da tatbik ettikten sonra, “Haydi, şimdi öz kardeşimizin yanına gidelim.” dedi. Ebû’d-Derdâ’nın evine geldiler. İtildiğinde açılabilen kilitsiz kapıdan içeri girdiklerinde evi aydınlatacak bir lamba dahi yoktu. Ebû’d-Derdâ ise, karanlıkta bir keçe parçası üzerinde oturmuş, gelenlerin kim olduğunun farkına varmaksızın bekliyordu. Nihayet karanlık içerisinde birbirlerini buldular ve hasretle kucaklaştılar.