?>

Câbir bin Abdullah (r.a.)-1

7 yıl önce

 

Uhud Harbi hazırlıkları günden güne ilerliyordu. Müslümanlar bir taraftan Hz. Peygamber’in (a.s.m.) nezaretinde erzak hazırlıklarını tamamlarken, kılıç ve ok talimlerini de ihmal etmiyorlardı. Bu arada eli kılıç tutan genç ve yiğit Müslümanlar da Peygamberimize (a.s.m.) müracaat ediyor, harbe katılmak için müsa­ade istiyorlardı.
Bedir Savaşı’na katılamamanın ıstırabı ve hüznü ile yanıp tutuşan bir genç de, savaşa katılabilmek için Re­sû­lul­lah’a (a.s.m.) müracaat etmişti. Re­sû­lul­lah (a.s.m.), gidip babasından izin aldığı takdirde savaşa katılabileceğini kendisine bildirdi. Biraz üzgün ve heyecanlı şekilde babasına giden bu genç, çocuk dene­cek kadar küçük bir yaşta babasıyla birlikte İkinci Akabe Biatı’nda Re­sû­lul­lah’a (a.s.m.) tabi olmuş olan Câbir bin Abdullah’tan başkası değildi:
Hz. Câbir’in babası Abdullah bin Amr (r.a.), oğlunun arzusuna şöyle cevap verdi:
“Sevgili evladım, yedi kız kardeşine bakıp himaye edecek başka bir kimse olsaydı, senin Uhud’da gözlerimin önünde şehit olmanı ne kadar ister­dim!”[1]
Câbir’in babası, oğlunu Uhud’da şehit olarak göremedi, ama kendisi aynı harpte kahramanca çarpışarak şehit oldu.
Babasının şehit olmasından sonra aile reisliğini de üzerine almış olan Câbir (r.a.), genç yaşta Müslüman olmuş ve mümtaz vasıflarıyla Hz. Peygamber’in (a.s.m.) defalar­ca takdirlerine mazhar olmuştu. Re­sû­lul­lah sık sık evlerine mi­safir gider, yemeğe kalırdı.
Câbir’e babasından epey bir miktar borç miras kalmıştı. Alacak sahipleri de Yahudi’ydi ve devamlı olarak Câbir’i sıkıştırıyorlardı. Abdullah bin Amr’ın geride bıraktığı mik­tar çok az olduğu gibi, ancak küçücük bir hurma bahçesine sahip olan Câbir’in bah­çe­sindeki hurmaların geliri birkaç senede bile babasının borcunu ödeyecek durumda değildi.
YAZARIN DİĞER YAZILARI