Hidayet güneşini söndürme azimlilerinin başında Ebû Cehil geliyordu. Bu azılı müşrik, her türlü düşmanca planların yanında ve başında idi. Beraberinde Utbe bin Rebia ve Ümeyye bin Halef gibi iki meşhur İslam düşmanı da bulunuyordu. Konuşan yine Ebû Cehil’di. Cehaletin, şirk ve zulmün babası Ebû Cehil şöyle dedi:
“Bu adam, birliğimizi parçaladı. Ümidimizi suya düşürdü. Ölenlerimizi dalalette olmakla suçladı. İlahlarımızı kınayıp tahkir etti…”
Etrafındakileri tahrik edici bu sözler aynı zamanda İlahî dava karşısında duyulan can sıkıntısının da bir tezahürüydü.
Kızgın Ümeyye söze karıştı:
“Bu adam gerçekten delidir!” dedi.
Aslında bu ifade de kinle karışık bir acziyet beyanıydı.
Meşhur cinci Dımâd oradan geçerken bu konuşulanları duydu. Ümeyye’nin “Delidir.” demesi onda Muhammed’e (a.s.m.) karşı düşmanlıktan ziyade bir acıma hissi uyandırmıştı. Onun gerçekten deli olduğunu sandı ve mesleğinin zaten böylelerini iyileştirmek olduğunu düşündü. Hem Muhammed (a.s.m.) onun eski bir dostuydu; onu bu dertten kurtarmak en azından bir vefa borcu sayılırdı.